Ersa'nın gözleri kısıldı ve yere diz çöktü. Yoğun bir acı göğsüne saplanmıştı. Ersa'nın desteğini kaybeden Mely de yere düştü. Vücuduna düşen sıcak sıvı ile bakışları sıvının kaynağına kaydı. Yarayı görmesi ile yüzündeki rahat ifade yerini korku ve endişe dolu bir ifadeye bıraktı.
Mely acı verici bir sarsılmadan sonra açılan yarasını umursamadan Ersa'yı dürttü. "Ersa. Ersa." Mırıldanmaları yoğun endişe barındırıyordu. Sesinin boğuk çıkmasına engel olamıyordu. Ersa'nın rengi solmuştu. Tepki vermeden yere diz çökmüş vaziyette kanlar içinde duruyordu.
Arkasında siyah kıyafetler içinde, elinde kana bulanmış siyah hançer ile duran çocuk soğuk ve duygusuz gözlerle Ersa'nın ölümünü bekliyordu. On beş yaşlarındaki çocuğun koyu siyah gözleri ve esmer cildi vardı. Uzun siyah saçlarını arkasında toplamıştı. Mely çocuğu görünce kızgınlığı hat safhaya ulaştı. Çocuğun korkutucu havasından en ufak miktarda etkilenmemişti. Derin mavi gözleri ölümcül bir hava yaymaya ve vücudunun çevresindeki aura kaotikleşmeye başladı.
"Aramızda hiçbir kin yok. Seni öldürmem görevimin gerektirdiği bir şey. Bu nedenle fazla düşünmene gerek yok."
Çocuk, Ersa'nın heykel gibi duran sırtına bakarken konuştu. Ersa hala hiçbir tepki vermemişti ama Mely tepkisiz kalmadı. Kılıcını uzaysal bileziğinden çıkarmıştı. Kendisine ne olacağını artık umursamıyordu.
Mely harekete geçecekken bir anda bunca zamandır hareketsiz Ersa hareketlendi. "Kızıl Kan çık ortaya." Vücudunu döndürdü ve Kızıl Kanı çocuğun göğsüne sertçe savurdu. Kızıl Kanda kırmızı sislerini açığa çıkararak çocuğun göğsünde birçok yaraya sebep oldu.
Saldırıya karşılık çocuk hançerini öne sürdü, ancak gücü çok yetersiz kalmıştı. Hançerin düşük gücü kendisini fazla koruyamamış, metrelerce ölü bedenlere ve yere çarpa çarpa yuvarlanmasına engel olamamıştı.
Ersa çocuğa başarılı bir saldırı yaptıktan sonra yere diz çöktü. Yüzü daha solgun görünüyordu. Ağzından kanlar istemsizce sızarken çok yorgun hissediyordu. Mely, Ersa'nın beklenmedik saldırısı ile çok şaşırsa da Ersa yere düşünce korkuyla bağırdı. "Ersa!" Birkaç defa bağırsa da Ersa cevap vermiyordu. Mely bedenini zorlayarak Ersa'ya doğru ilerledi.
Köprünün soğuk zemini vücudu ile temas ederken Ersa zihnini zorlukla açık tutuyordu. Bilincini kaybetmemeliydi, yoksa Mely tek başına kalırdı. Ama artık çok yorulmuştu. Sadece uyumak ve uzun süre uyanmamak istiyordu.
Tekrar tekrar bir sorun yaşıyordu, tekrar tekrar hayattan darbe alıyordu. Gücünün akıp gittiğini hissediyordu. Parmaklarını avucuna taşıyarak güçsüzce yumruğunu sıktı. "Hareket- etme."
Mely bu sözleri duyunca gözleri parıldadı. İçindeki umut yeniden yeşermişti. "Tamam- Hareket etmeyeceğim. Hadi, lütfen kalk."
Ersa ellerini yere bastırdı ve vücudunu havaya kaldırdı. Kanları zeminde dağılırken durumun iyi olmadığını anlamıştı. Kendisini tedavi edebilir miydi, emin değildi. Edebilse de buna gücü yeter miydi, onu da bilmiyordu. Arkasına döndü ve Mely'nin solgun olmasına rağmen güzel görünen yüzünü inceledi. Yavaş yavaş yaklaştı.
Yüzüne samimi bir gülümseme yerleştirerek nazikçe konuştu. "İyiyim. Gördün mü?"
Mely karşısındaki çocuğun sözlerini yalanlayan yüzüne ve vücuduna baktı. Yüzü rengini kaybetmiş, gözünün eski ışıltısı zayıflamıştı. Kanları sert ve soğuk zemini sıcak bir ortama çevirmişti.
Sevdiği kişinin ölümle burun buruna olmasına rağmen hiçbir şey yapamaması kalbini parçalıyordu. Sevdiği kişinin kendisinden çok daha kötü durumda olmasına rağmen kendisini çok iyiymiş rolüne bürümesi kalbinde büyük bir savaşa yol açmıştı. Göz yaşları güzel yüzünden süzülürken ellerini Ersa'nın solgun yüzüne uzattı. "Yalancı." Mırıldanması acı doluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızlar Kralı
FantasyYıldızlardan gelen bir çocuğun Armedia kıtasında ortaya çıkmasıyla kader çarkı yeniden oynadı. Tarih tekerrür etti, seçilmişler kaderleri için sınandı. Evren hayatta kalmak için yeni bir çağı başlattı. Bilinmeyen geçmişe sahip kahramanımızın neler y...