Bölüm 80 : Sen, nesin?

4.2K 480 52
                                    

Ersa en ufak tereddüt göstermeden kaçmaya başladı. Yaralarının durumunu gram umursamıyordu. Bu canavar kesin olarak normal bir büyükusta canavar değildi. Yeryüzü evresinde olma ihtimali bile vardı.

"Kuaa!" Ersa başka bir kükreme eşliğinde canavarın ayak seslerini de duyunca hızını daha da arttırdı. Böyle bir karşılaşmadansa canavar sürüsü ile karşılaşmayı tercih ederdi. En azından hayatta kalma ihtimali olurdu.

Canavarın hızı o kadar fazlaydı ki Ersa ile arasındaki mesafeyi birkaç saniye içinde kapatmıştı. Ersa canavar hemen arkasına ulaştığında hayatta hiç şansı olmadığını düşündü. Bedenini bir ağacın arkasına attı ve canavarın koca eli ile gerçekleştirdiği saldırıdan kurtuldu. Ağaç ise anında paramparça olmuştu.

Ersa arkasına bakmaya cesaret edemeden koşmaya devam etti, ama hızı canavardan çok daha düşük olduğundan bir türlü kaçamıyordu. Saldırı geldiğinde ağaçlardan faydalanıyor, canavar kısa süre oyalandığında ise tekrar koşuyordu. Eğer yol hakkında kavrayış elde etmemiş olsaydı şuan da bir ölüydü.

Aşırı tehlike altında refleksleri ve duyularını uç noktada kullanıyordu. Bu şekilde devam ederse eninde sonunda öleceğini anladığından denge yüzüğünden kısa bir kılıç çıkardı. Hızını kesmeden gelişi güzel elinin ön yüzünü kesti ve kanları canavara doğru yönelecek şekilde elini arkada tuttu.

Kan damlaları havada ilerledi ve canavarın koca bedenine etki vermeden çarptı. Ersa'nın beklentisinin aksine canavara kanın hiçbir etkisi olmamış gibiydi.

Elinden akan kanları canavara gidecek şekilde tutarken başının döndüğünü hissetti. Çok fazla kan kaybetmişti. Canavar Ersa'nın ani baş dönmesiyle oluşan açıktan yararlandı ve hızını aniden arttırarak Ersa'ya koca elini savurdu.

Ersa çevresini seçebildiğinde göz bebekleri gözünün sağ tarafında canavarın kocaman açık gri renginde elini gördü ve genişledi. Hemen sonra elin kendisine göre küçük kalan bedenine ulaşması bir oldu.

Canavarın saldırısı ile tüm bedeni derinden sarsıldı ve onlarca metre uçtuktan ve birkaç ağacı devirdikten sonra ancak durabildi. Bedeninin sayısız noktasından kanlar akarken uyguladığı tedavi tamamen boşa gitmişti.

Acı tüm bedeni sızlatıyordu. Kalkmak o kadar zor geliyordu ki, bir an bu şekilde ölmeyi bile düşündü. Gözünün beyazlığı kırmızılaşmış, beyaz dişleri kırmızı renkle yer değiştirmişti.

Dişlerini sertçe gıcırdattı ve tüm acılarını yok sayarak ayağa kalktı. Canavar, Ersa ile oyun oynar gibi ayağa kalkmasını izliyordu.

Ersa zorlukla sahip olduğu görüşü ile kaçış yoluna baktı. Göz kenarından canavara kaçamak bir bakış attı. Olduğu yerde duruyordu. Yavaşça ayağını öne getirdi, belini öne büktü.

Canavarı son kez kontrol etti. Hala aynı yerde durmuş Ersa'yı izliyordu. Bu sefer gerçek manada şansa ihtiyacı vardı. İçinden geçirdi. En azından bu sefer şansım yanımda olsun.

Aniden ileriye atıldı ve daha öncekinden de hızlı koşmaya başladı. Kanlar bedeninin her noktasından akıyor, ormana karışıyordu. Baş dönmesi vardı ve görüşü bulanıklaşmıştı. Ağaçları ve belirgin şeyleri seçebiliyordu sadece.

Canavar, Ersa'nın arkasından her şey kontrolünde hissiyatı verirken bir süre izlemeye devam etti. Ersa biraz kendisinden uzaklaşınca peşinden koşmaya başladı. "Kuaa!"

Canavar kükrediğinde Ersa da aşırı bir zorlamayla hızını arttırdı. Canavarın kendisiyle oyun oynamak için bilerek bunları yaptığını düşünmeye başlamıştı; tek tarafın eğlendiği bir oyun.

Yıldızlar KralıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin