"İlk..."İki gündür doğru düzgün bir şey yediğimden emin değildim. Yarım yamalak içtiğim sularla duruyordum ayakta. İçim içime sığmıyordu ama kimseye o akşamdan bahsedememiştim. Yüsra belki kırk bin defa sormuştu ne olduğunu fakat o da pes etmişti artık. Anlıyordu aslında. Beni bu kadar çok üzecek, bu kadar çok susturacak tek bir kişi olabilirdi ama bu defa suçlu bizzat bendim; düşüncelerini doğru düzgün ifade edemeyen aptalın tekiydim ben.
Hiç özenmeden hazırlandıktan sonra not defterimi çantama sıkıştırdım. Dış kapıyı açtığımda Yüsra'nın notuyla karşılaşmıştım. Erkenden çıktığını, ders bitiminde de beni bekleyeceğini yazmıştı. Bunu neden mesaj olarak atmadığını merak etmiştim aslında ama üzerinde durmadan çıktım evden.
Berkan aşağıdaydı. Pazartesi için anlaşmıştık bir şekilde ve maalesef ki okula beraber gidecektik.
Asansöre binmeden evvel merdivenlere doğru baktım. Dilimi kesmek istediğim akşamdan sonra bir tek dün sabah görmek nasip olmuş, bir türlü oturup bir arada olacağımız ortam oluşmamıştı. Dudaklarımı sıkarak asansöre geçtim. Sırtımı dönmüştüm aynaya. Kendimi görmek dahi istemiyordum. Sesime bile tahammülüm yoktu son iki gündür. Herkesin nefret ettiği tuhaf bir böcek gibi hissediyordum kendimi.
Apartmandan çıktığım gibi elinde çiçeklerle bekleyen Berkan'a tamamen hissiz bir bakışla karşılık verdim.
Heyecanla tuttuğu çiçekleri indirdi ve mutsuz ifademden emin olur olmaz çiçekleri arabanın camından içeri doğru atarak ''Bir şey olmuş?'' dedi.
Omuz silkerek arabaya binip, emniyet kemerini taktım. Ona duyduğum minnet borcumu an itibari ile bitireceğim için bir an önce okula gitmek dışında bir şey istemiyordum.
Meraklı gözlerle koltuğuna yerleşirken, ''Yine anlatmayacaksın?'' dedi. Emre'nin motoruna dikkatle bakıyordum. Yeşillerini dikmişti sanki gözlerime. Orada olmamasına rağmen, sanki motorun yanında dikiliyormuş da kötü kötü bakıyormuş gibi hissediyordum.
''Elif iyi misin?''
''Efendim?''
''Motora doğru dalıp gittin?"
''Çok güzel bir motor.''
''Evet. Güzel. Sahibini aratmıyor.''
''Ne?''
''Sahibini diyorum aratmıyor. Her ikisi de seni kendilerine hapsetmeyi başarabiliyorlar.''
''Gidelim mi artık?''
Sıkıntılı bir ifade ile motora doğru bakarak çalıştırmıştı arabayı. Okulun önüne gelene kadar ise soru sormamakla beni şaşırtmıştı. Fakat aynı sessizlikle inmeyecektim arabadan. Dudaklarımı sıkarak çantamı kucağıma almıştım ve kapıyı aralayıp, ''Bu son olsun Berkan. Yani beni almaya gelmeni istemiyorum. Okul dışında görüşmemek en doğrusu.'' dedim.
Yüzüne bakmamıştım bile. Ne düşündüğü umrumda değildi. Bu yüzden çabucak inmiştim arabadan ama ısrarcı biri olduğuna dair şüphelerimi arttıracak tavrıyla karşıma dikiliverdi.
''Bir hatam mı oldu Elif? Neden okul dışında görüşmeyeceğiz ki?''
''Çünkü böyle olmasını istiyorum.''
''Sen mi yoksa şu safraların mı?''
''Safralarım mı? Berkan. Bak, beni korumak için o adamların arasına daldığın için teşekkür ederim. Hiçbir şekilde beni incitecek bir davranışın da olmadı, bunun için de teşekkür ederim ama bu kadarı yeter. Çirkinleşmesin arkadaşlığımız.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece İki Ay
Aktuelle LiteraturOysa ne çok ağlamıştım buraya geldiğim için, ne çok kızmıştım babama. " Bu bir tür sürgün! Benden kurtulmak mı istiyorsunuz" haykırışları ile nasıl da nefret kusmuştum. Fakat hayat böyle bir şey sanırım. Sürprizleri en umutsuz dolu anlarda koyuyordu...