Bacaklarımın arasına sıkıştırdığım poşetle bıkkın bir şekilde oynuyordum. Daha çok sabırsız demeliydim belki, bilemiyorum. Esat'ın geliyoruz demesinin üzerinden neredeyse bir saat geçmişti. Ara ara kafamı kaldırıp sokağın başını kontrol ediyordum fakat ne gelen vardı ne de giden. İç çekerek yeniden kontrol etmemin ardından gözlerimi poşete eğdim. Yırtılmak üzere olan poşeti "Mahvettin bırak!" diye çemkiren Yüsra sayesinde fark etmiştim.
Ellerimi göğsümün altında birleştirerek derin bir of çektiğimde "Sabırsız... Dün sarılmaya doyamadın herhalde?" diye alayla yanaklarımı sıktı Yüsra.
"Bana bak, kokuyor muyum ben bi koklasana."
"Yoo, bin defa yıkandın Elif. Parfüm kokuyorsun yani merak etme."
"Gülme... Ne yapayım yani, sağı solu belli olmuyor. Sarılır falan rezil olmayayım."
-
"Ulan Esat! Senin neyine motor kullanmak ya! Beynimi sikeyim! Ne diye verdim ki!"
"Kızma lan, görmedim tümseği ne yapayım.."
"Çekil lan! Geri bas!"
"Ağlarım bak valla..."
"Siktir git, bir de dalga geçiyor!"
"Aha, kızlar ilerideki bankta oturuyorlar. Senin gibi inletemedim sokağı tabi hâlâ fark etmediler burada olduğumuzu. Emre? Ya çizildi alt tarafı işte küstün mü?"
"Geri bas. Görmesin gözüm bi git!"
-
Kalbimin tutarsız ritimleri ile belli belirsiz gülümsüyor, sürekli olarak "Huysuz ama çok tatlı değil mi?" diye mırıldanıyordum. Bu sırada, "Şu ileride duranlar, yahu bunlar Emre ve Esat değiller mi?" diye sırıtarak ayağa kalktı Yüsra.
Baktığı yöne döndüğüm gibi ben de kalkmıştım, Emre motorun arka tarafıyla uğraşıyor, Esat da eğilmiş bir şeyler anlatıyordu.
Yüsra hızlı adımlarla yanlarına gitmeye başladığında, beklemeyip poşetleri elime aldım ve peşine takıldım. Yaklaştıkça Emre'nin öfkeli sesini çok net bir şekilde duymaya başladığımda ise meraklanmıştım ve hızımı arttırdım.
"Esat bak cidden ağzını yüzünü dağıtacağım, bi git lan!"
"Giderim ama bana bi gül önce?"
"Niye güleyim oğlum sana?! Niye güleyim lan motorun ağzına sıçtın ne gülmesi?!"
Durduğumuzda, "Ne oluyor size?" diye merakla seslendi Yüsra.
Emre ile kısa bir an için göz göze gelmiştik ve onu böylesine gergin bir ifadenin içerisinde ilk defa gördüğümü söyleyebilirdim.
Esat'ın, "Motorun arkası çizildi" diye işaret ettiği yer neredeyse kopmak üzereydi ve Esat'ın Yüsra'ya yaptığı açıklamaya öfke ile bakmıştı Emre.
Yavaşça doğrulurken şimdi, Esat da aynı ağırlıkla Yüsra'nın arkasına geçtiğinde hâline gizlice gülümsemeden edemedim. Cüssesine bakan Esat'ı korkusuz bir erkek olarak görürdü ama Emre'ye attığı bakışları cüssesini hakkını vermiyordu.
Yüsra, "Bence sakince konuşmalısınız" diye mırıldanmıştı fakat Emre'nin yeşil gözleri tamamen Esat'ın ürkek suratına konsantreydi.
Ona bu kadar uzun süre bakmış mıydım hiç diye düşündüm. Hayır... Bakamıyordum. Bakamamıştım. Fakat şu anda Esat'a sövmekle meşgul olduğu için dilediğimce süzüyordum güzel yüzünü ve her bir detayı aklıma kazıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece İki Ay
General FictionOysa ne çok ağlamıştım buraya geldiğim için, ne çok kızmıştım babama. " Bu bir tür sürgün! Benden kurtulmak mı istiyorsunuz" haykırışları ile nasıl da nefret kusmuştum. Fakat hayat böyle bir şey sanırım. Sürprizleri en umutsuz dolu anlarda koyuyordu...