〰️Korkuyla harmanlanmış fakat bir o kadar da aşk ile dolu olan bakışlarını Emre'den ayırmıyordu Elif. Nefesi kesilmişti. Öyle dikkatle seyrediyordu ki motordan inişini, hemen yanında olan kavganın gürültüsü bile değmiyordu kulaklarına. Her şeyden habersiz olan Emre ise, sakince çıkardı kaskını. Şekil vermek için özel bir çaba içerisine girmediği kısa kumral saçlarının arasından ellerini geçirirken ayakkabılarını süzdü ve çok geçmeden, kendisine çok da uzak mesafede sayılmayan kavganın gürültüsünü fark etti.
Başını yavaşça o yöne çevirdi. Gözleri ilk olarak Elif'e denk gelirken, merakla çatıldı kaşları ve saniyeler içerisinde bütün bedenini ele geçiren öfkesiyle koşmaya başladı.
Elif anında kaldırmıştı ellerini, "Emre! Emre dur lütfen!"
Elif'e hiçbir şey söylemeden, bir saniye olsun önünde durmadan sıyrılıp geçmişti yanından. Önce emin olmak istiyordu ve yeşil gözlerini Esat'la Cenk'e çevirdi. Onların iyi olduğundan emin olur olmaz geriye beklemeye ayıracak vakit bırakmadı ve Doruk'a sert bir yumruk indirdi.
İnsanlar heyecanla yaklaşırken birkaç motor sesi aynı anda yükseldi. Doruk bu kavgayı elbette ki plânlamıştı; gelenler Doruk'a yardım etmek için koşuyorlardı.
Elif korku dolu bakışlarına kattığı çığlıkları ile yardım dilenirken, Emre'ye bakmaktan çok korkuyordu. Öyle feci girmişlerdi ki birbirlerine Emre ve Doruk, civardaki hemen hemen bütün insanlar onları ayırabilmek için ellerinden geleni yapıyorlardı.
〰️
Bahçede oturuyorlardı. Plajın ortasında başlayan kavgayı kimse duymadan halledememişlerdi. Muğla'nın neredeyse tamamıyla tanışıklığı olan Celal, haberi almasıyla plaja gitmiş ve hepsini aldığı gibi eve dönmüşlerdi. O dakikadan beridir de henüz kimsenin çıtı çıkmamıştı.
Her ne kadar öfkeli de olsa, yeğeni Elif'e baktığı an tebessüm etmeden duramıyordu Celal. Kız evlat hasretini bastırıyordu Elif sayesinde, bu yüzden de çatık kaşları Elif'e sıra geldiğinde keyifle kıvrılıyordu.
Fakat Ayşin kocası Celal gibi değildi. Her birine öfkeyle bakıyor, hatta aklından binbir çeşit ceza türü geçiriyordu.
Çok geçmeden Esat'ın annesi Leyla, Yüsra'nın annesi Yasemin ve Emre'nin annesi Hülya da katılmışlardı aralarına. Çocuklarını oturttukları sandalyelerin karşılarına aynı şekilde sandalye ile geçmişler ve derin sessizliğin içerisinde ilk azarın kimden yükseleceğini bekliyorlardı.
Hülya, Emre'ye baktığında dudaklarını sıkarak hissettiği merhametle başını öne eğdi. Oğlunun ellerindeki kızarıklığı görmesi öfkeden çok merhamet duygusunu kabartmıştı fakat "Bunların hepsini çuvala koyup denize atalım!" diye çemkiren Ayşin ile katı bakışlar atmayı denedi.
Gençlerin gözleri aynı anda Ayşin'e doğru kalktığında Celal bir kez daha gülümsemeden edemeyince Ayşin daha katı bir tonda "Gülmeyin bunlara. Ne demek plajın ortasında kavga etmek, serseri sürüsü sizi" diye dişlerinin arasından konuştu.
"Ne yapsaydık anneciğim? Odada mı kavga etseydik?"
"Dalga mı geçiyor bu benimle?"
"Dur hanım bi dur! Sakin ol hele, vereceğiz cezalarını zaten."
Hâlâ oğlunun yaralarına baktıkça içi sızlıyordu ama Ayşin'den aşağı kalmak istemedi Hülya ve kızgınlıkla araya girdi, "Baban duyunca ne yapacaksın bakalım!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece İki Ay
Ficción GeneralOysa ne çok ağlamıştım buraya geldiğim için, ne çok kızmıştım babama. " Bu bir tür sürgün! Benden kurtulmak mı istiyorsunuz" haykırışları ile nasıl da nefret kusmuştum. Fakat hayat böyle bir şey sanırım. Sürprizleri en umutsuz dolu anlarda koyuyordu...