Korkumdan altıma kaçırabilirdim. Evet, gerçekten de altıma kaçırmak üzereydim! Öyle fena titriyordum ki, bu tuhaf odaya ne ara gelmiştim daha doğrusu buraya ne şekilde getirilmiştim hiçbir fikrim yoktu. Hemen sağ tarafımda boylu boyunca yatan kişi yanılmıyorsam Emre idi. Sırtı dönüktü. Elleri sıkıca bantlanmış şekildeydi ve nefes alıp almadığından emin değildim. En kötüsü de tuhaf tuhaf "Hı, Hu, Hğ" gibi seslerin dışında başka bir şey yapamıyor oluşumdu; ağzım çok feci şekilde bantlanmıştı.
Minik bir hamle ile Emre'nin cansızı andıran bedenine yaklaşmayı başardım. Bir an için içeriden yükselen tuhaf seslerle korku dolu bakışlarım bütün odayı gezmişti fakat yeniden Emre'ye odaklandım.
Tuhaf bir "Hğ!" sesinin ardından elleri kıpırdamıştı nihayet ama merak ediyorum, bu çocuk nasıl doğrulacaktı?
Minik bir hamle ile azıcık daha yaklaştığımda en az benimki kadar tuhaf bir ses çıkmıştı Emre'den de ve var gücüyle kendini oturma pozisyonuna getirdi.
Göz göze gelmemizle küfür ettiğinden emindim ama tek duyabildiğim o tuhaf seslerdi, tekrar edeyim; "Hğhuhığ" evet buna benzer şeyler söylüyordu...
Kendince azarlamıştı belki de beni. Bir an sustuğunda ise etrafına bakmıştı ve öfke ile gözlerini kapatırken aptal bir hıçkırık başlamıştı içimde. Gözlerini yavaşça açtığında acı ile bakıyordum. Nasıl baktığıma aldırmadan yeniden odaya göz gezdirdiğinde içeriden yükselen tuhaf sesleri duymuştuk. Kafasını sallamıştı Emre. Bir şekilde 'Dön arkanı' demeye çalışıyordu sanırım.
Nasıl dönecektim?
Sersem bir ifade ile bakıyordum yüzüne. Hala arkamı dönmemi işaret ediyordu fakat ben bir milim sağa yanaşabilmek adına varımı yoğumu ortaya koyarken şimdi nasıl arkamı dönecektim ki... Gözlerini devirerek nasıl başarmıştı bilmiyorum ama arkasını dönen kişi o olmuştu. Bantlarla sıkılmış bilekleri yüzünden iyice beyazlamış ellerini sallıyordu şimdi. Tam olarak ne demeye çalışıyordu bilmiyordum ama sanırım ellerini tutmamı istiyordu.
Tamam. O döndüyse ben de dönebilirdim arkamı.
Kendimi zorluyordum. Her tarafım bantlanmış şekildeyken hareket etmek gerçekten de çok zordu fakat pes etmeden kendimi zorlamaya devam ediyordum.
Kafasını bana doğru çevirip olduğu yerde zıplayınca yanlış bir şey yaptığımı anlayarak durdum. Bu defa küfür eden bendim. 'Ne var ne! Ne istiyorsun!' İfadesi ile tuhaf sesler çıkarmıştım ve yeniden çevirmişti başını çevirdiğinde sadece salladığı ellerine baktım.
Ağzımı mı çözecekti?
Yavaşça ellerine doğru eğildim. Fakat bu pozisyonda ne kadar süre durabilecektim bilmiyordum. İyice soğumuş olan elleri ile ağzımda ki bantı çözmeye çalışıyordu ve oldukça başarılı ilerliyordu şimdilik. Ağzımda ki banttan kurtulmam ile derin bir oh çekerken bana dönmüştü hızlı bir şekilde. Yine o garip kafa hareketiyle sanırım aynı şeyi benim yapmamı bekliyordu fakat arkamı dönmem üç saatimi alabilirdi.
Acı ifademle zıplamaya başlamıştım. Arkamı dönmek için elimden geleni yapıyordum fakat içerideki sesler arttıkça Emre'nin de gözlerindeki öfke artıyordu ve 'Dur Allah'ın belası' dercesine bir hareketle durmamı sağladı.
"Ne? Dönemiyorum ne yapayım. Öyle sert bir şekilde bantlamış ki, kan dolaşımımı engelliyor resmen"
Bunu oldukça sessiz bir şekilde söylemiştim ve kızmak yerine başını kapıya çevirmişti sözlerimin ardından. Tekrardan bana baktığında ise yüzünü epeyce yakın bir mesafe ile yüzüme yaklaştırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece İki Ay
General FictionOysa ne çok ağlamıştım buraya geldiğim için, ne çok kızmıştım babama. " Bu bir tür sürgün! Benden kurtulmak mı istiyorsunuz" haykırışları ile nasıl da nefret kusmuştum. Fakat hayat böyle bir şey sanırım. Sürprizleri en umutsuz dolu anlarda koyuyordu...