19. Kısım "Dile Benden Ne Dilersen"

4.1K 235 16
                                    

    Telefonu tutmakta zorlanacak kadar titriyordu ellerim, düşürmem an meselesiydi. Lavabodan nasıl çıktığımı bile bilmiyordum. Kalabalığın içerisine karıştığım şu anlarda telefonun ekranı parladıkça gözlerim dönüyor, midem bulanmaya başlıyordu. Kim bilir ne yazmıştı... Bakmaya cesaret edemediğim gibi, mesajları silmem gerektiğini düşündükçe de ateşim yükseliyordu!

Dans eden insanların arasından sıyrıldığım an Esat'ın karşıma dikiliverdi. Hissetmiş gibi bakıyordu ya da benim doğru düşünebilme yetim iflas etmiş durumdaydı, emin değilim.

"Elif telefonumu gördün mü baco ya? Çaldılar mı ben anlamadım. Masanın üzerindeydi?"

Telefonun icadından haberim yokmuş gibi bakarak dudaklarımı kıvırdım.

"Elif?"

Aynı aptal bakışlarım sürerken Esat bakışlarımdan korkmuşa benziyordu.

Kollarımı nazikçe tutarak "İyi misin sen?" diye sordu.

Titreyen avuçlarımın içerisinde güçlükle tuttuğum telefonu uzattım. Garip bir gülümseme ile telefonuna bakan Esat, "Ne oldu?" dedi. Sorusu ima doluydu, benim ağlak ifadem ise görülmeye değerdi.

"Yol üzerinde çöplük bir şey var mı Esat?"

"Ney?"

Gülümseyerek telefonun ekranına baktığında daha çok gülmeye başladı. Emre'den gelen iki mesaj bildirimi vardı ve başını kaldırdığında yüzüme gözlerini kısarak bakmıştı.

"Ne yazdı?"

Bunu sorarken bir gözümü kısmıştım. Rezilliğim diz boyu, alacağım yanıtı oldukça ürkek bir şekilde bekliyordum.

"Baco yani, ben olmak kolay değil. Becerememişsin..."

Minik kahkahası ile söylediği sözlerine ağlak ifademle bakmaya devam ettim ama Esat bakışlarıma acımak yerine mesajların tamamını okumuştu çabucak ve bir kez daha minik bir kahkaha atmasının üzerine sahte bir ciddiyetle "Yol üzerinde çöplük yok ama terminal var?" dedi.

Aklınca benimle alay ediyordu.

Yüzümü iyice ekşiterek yanından geçip masaya doğru ilerledim. Verdiği yanıtın ne olduğunu şu dakikadan sonra öğrenmek istemiyordum fakat "Bensiz eğlenemiyor musun Eleeef" nidaları ile yanaklarımı sıkmıştı Esat. Bu Esat'a ait bir cümle değildi, belli ki yanıtlardan birini aynen tekrarlamıştı.

"Rezil oldum ya..." Ağlamaya yakın bir yerden mırıldanıp, başımı eğdim.

"Birkaç hafta makarasını yapar sonra unutur, üzülme..."

"Birkaç hafta mı? Ya Esat!"

"Şey yap bence, sarhoştum ayağı yap.."

"Hemen de inandı..."

"O zaman şey yap, dönüş tarihini öne al..."

"Höööö! Çok komik."

"Çocuğa resmen gel diye ısrar etmişsin, çok belli ettin çok.."

"Esat ya... Ne olur bendim de hadi!"

"İnanmaz ki."

"Ya dene ne olursun, bak ne istersen yapacağım?"

"Ne istersem mi?"

"Ne istersen!"

    Cenk'in doğum günü partisi hâlâ devam ediyordu ama neredeyse sabah olmak üzere olduğu için daha fazla dayanamamıştık ve Esat bizi eve getirmişti. Yüsra arabadan indiği gibi bahçeye girmişken, acı bir ifade ile Esat'a baktım. Saniyeler içerisinde telefonuna doğru baktığımda ise "Ne Elif'i la yazdım işte kız. Sıkma canını ben inandıracağım onu söz" dedi. Omuzlarımı hafifçe kaldırırken "İnanır değil mi?" Diye miyavlamıştım. Evet, miyavlamaktı bu, en azından Emre'ye göre böyleydi ve ben de kabul ediyordum artık.

Sadece İki AyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin