"Gerçek Bencil Benim"Duruyordu öylece karşımda. Meraklı, şaşkın, belki ikisi de değil ve sadece kızgın. Benim ise korku ve şaşkınlıkla birbirine karışmış bir ifadem vardı yüzümde. Ne söyleyeceğimi veya yapacağımı hiç bilmiyordum. Güçlükle yutkunurken bir kez daha baktım fotoğrafa. İçim, iç sesim çıldırmış gibiydi. Kulaklarımı ağrıtacak derecede haykırıyordu. Bana bunu yapmadın değil mi, bu kadınlarla herhangi bir yakınlığın yok değil mi gibi binlerce çığlık vardı içimde. Fakat dudaklarımdan tek kelime dökülmüyordu dışarı. Emre'ydi karşımda duran kişi. Kendimden daha çok güvendiğim, neredeyse ailem kadar çok sevdiğim kişiydi.
Elindeki bıçağı tezgaha bırakırken isteksiz biçimde konuştu, "Hayırdır?"
"Asya..."
Tüm karmaşık duygularımın arasında acımasızca savrulurken söyleyebildiğim tek şey Asya demek oldu. Yalan söylemek konusunda muazzam başarılara imza attığım söylenemez. Hele bir de karşımdaki güven konusunda oldukça hassas olan biriyse, yalan söylemek cesaret isterdi. Fakat buraya gelme nedenim hakkında dürüst olmak bana bir şey kazandıracakmış gibi görünmüyordu.
Yutkundum. Gözlerime belli belirsiz gelen sızıntılar eşlik ederken bakışlarımı tabağa doğrulttum. "Asya, Esat yer belki dedi" dedim güçlükle. Şu anda bana nasıl baktığı hakkında tahmin yürütemiyordum. Günlerce tek kelime konuşmamışken aniden karşısına dikilmiş olmam eminim ki onu meraklandırıyordu fakat aldırmadan dış kapıya ilerlerken, "Esat yer belki, Asya istedi ben de getirdim. O getiremedi ben... İyi akşamlar." Sözlerini kekelemekten farksız bir şekilde söylemiştim ve nihayet kendimi dışarı attım.
Elim ayağıma karışmış bir şekilde eve girdiğimde Esat ve Asya'nın meraklı bakışları anında üzerime doğruldu. Biri sağ tarafıma, diğeri sol tarafıma oturduklarında, "Baco, rengin sarardı sen iyi misin?" dedi Esat.
"İyiyim yok bir şey. (Oldukça dalgındır)"
"Emin misin? Bana pek öyle gelmiyor?"
"İyiyim."
Asya korkuyla sordu, "Tersledi mi yoksa?"
"Hayır."
"Bağırdı mı baco bak söyle çıkayım alayım ifadesini?"
"Hayır söylemedi bir şey."
"La ne oldu o zaman?"
"Kapıyı mı açmadı diyeceğim ama tabakla dönmedin?"
"La bir şey olmuş anlatsana ne olduğunu?"
"İyiyim dedim. Biraz düşünebilir miyim ya müsaade edin."
"Baco bak sanki evde bir kızla basmışsın gibi Emre'yi, ne oluyor ya?"
"Elif?"
Gözlerimi kapattığım şu anlarda Esat'ın dalga geçerek söylemiş olduğu o sözler diken misali batıyordu kulaklarıma. Öfkeyle ayağa kalktığımda onlar da kalktılar. Tüm öfkemle Yüsra'nın attığı fotoğrafı Esat'ın gözüne sokacakmışçasına kaldırdığım gibi "Bu ne he?! Ne bu kim bu kadınlar!" diye bağırdım.
Telefonu neredeyse gözüne sokmak istercesine uzattığım için fotoğrafı göremiyordu garibim. Şaşkınlıkla telefonu elimden alarak ekrana baktı. Birkaç saniye boyunca ciddiyetini koruyan ifadesi aniden kahkaha atmaya başlaması ile tamamen değişti.
"Ne gülüyorsun hayvan! Siz anneniz yaşınızda ki kadınlarla mı takılıyorsunuz artık! Yuh ya yuh!"
"Ben de bakayım şuna versene."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece İki Ay
General FictionOysa ne çok ağlamıştım buraya geldiğim için, ne çok kızmıştım babama. " Bu bir tür sürgün! Benden kurtulmak mı istiyorsunuz" haykırışları ile nasıl da nefret kusmuştum. Fakat hayat böyle bir şey sanırım. Sürprizleri en umutsuz dolu anlarda koyuyordu...