Otele yerleşmemizin ardından plaja inmiştik. Öyle kalabalıktı ki neredeyse Türkiye'nin yarısı burada gibiydi. Şezlonga yayılan Cenk, hemen etraftaki hanım arkadaşları süzmeye başladığında sinsi bakışlarımı sevgili yazı tahtamım üzerine diktim. Henüz ona ne derecede sinsice baktığımın farkında olmayan Emre, Esat ile gülüşüyorlardı ama saniyeler sonra tişörtünü çıkarınca gözlerimin tepkiyle büyümesine engel olamadım.
Gözlerimi açabildiğim kadar açmış, bir ona bir de etrafımıza bakıyordum. Telaşımı fark eden Yüsra, "Gözlerin fırlamak üzere" diye sessizce alay etti zavallı halimle ama ifademi toparlamak gibi bir girişimde bulunmadım.
"Biz yüzmeye" diyen Esat'ın ardından hızlı adımlarla suya ilerlemeye başladılar. Hâlâ aynı telaşlı ve sinsi bakışlarımı üzerinde tutarken peşlerine takılmak yerine şezlonga oturdum.
Tırnaklarımı kemirerek gözümü bir an olsun üzerinden ayıramazken, "Birilerinin kıskançlıktan ciğeri sökülüyor sanırım" deyip, alayla gülümsedi Cenk.
Aldırmadan sevdiceğimi süzmeye devam ettim. Atlamıştı suya. Usul usul süzülüp, Esat'ın üzerine atlamayı deniyordu. Şu an için bir tehlike göremiyordum fakat bu görmeyeceğim anlamına gelmezdi. Etrafımız fizikleri ile gönülleri sarsan kızlarla doluydu ve maalesef ki hepsi çok güzeldi.
Güneş kremini sürmesinin ardından şezlongdaki yerini alan Yüsra, "Eğlenmene bak, çocuğu yedin gözlerinle" diye tısladı. Çocuğu yemiş miydim bilmiyorum ama tırnaklarımın anasını ağlattığımı söyleyebilirdim.
İç çekerek geriye yaslandım. Üzerimde duran ince elbisenin ipleri ile oynuyordum fakat gözlerim hep onun üzerindeydi. Şapidik şupidik yüzdükten sonra doğruldu ve kıyıya yaklaşıp durdu.. Dizlerine kadar suyun içerisindeyken, Esat'a bir şeyler söylediğini gördüm. Her ne söylemişse artık, Esat kahkaha atmış ve sağ tarafta yüzen kızlara bakmıştı.
Belli ki onlar hakkında konuşuyorlardı...
Fakat aniden bana dönen açık yeşil gözleri ile afalladım. Islanmış saçlarını geriye doğru elleri ile yatırmış ve birkaç saniye içerisinde bir kez daha bakmıştı. Tekrar bana doğru baktığında, gözlerimi az evvel süzdükleri kızlara diktiğimi gördüğünden emindim. Çünkü kızlara doğru bakmıştı kısa bir süreliğine ve yeniden Esat'a dönerek bir şey söylemiş, yine kahkaha atmışlardı.
Gözlerimi devirerek üzerimdeki elbiseyi çıkardım ve şezlonga yayılmak üzere hazırlık yaptım. Bu sırada hızlı adımlarla bu yöne geldiğini gördüm ve huysuz huysuz yaklaşan adımlarını seyrettim.
Başıma dikildiğinde "Ya ıslaksın, uzak dur" diye miyavladım(!)
İnadıma yapmıştı. Saçlarını sallaması ile minik su damlaları üzerime sıçramış, çemkirerek bacağına vurduğumda bir kez daha kafasını sallamaktan hiç çekinmemişti!
"Ya ıslandım!" diyerek doğruldum.
"Havlunu verir misin Elif?"
Dalga mı geçiyordu benimle?!
Öfkeli bir bakışla "Bak orada havlu var" dedim. Başını o yöne çevirmemişti bile ve havlumu işaret etti.
"Kendi havlunu kullansana ya?!"
"Ver şunu ver."
"Niye?"
"Ver bi!"
"Al!"
Aniden havluyu üzerime sarmaya başlaması ile Cenk ve Yüsra öyle iştahla kahkaha atmışlardı ki, ne tepki vereceğimi şaşırıp kaldım.
"Heh, otur bakayım şimdi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece İki Ay
General FictionOysa ne çok ağlamıştım buraya geldiğim için, ne çok kızmıştım babama. " Bu bir tür sürgün! Benden kurtulmak mı istiyorsunuz" haykırışları ile nasıl da nefret kusmuştum. Fakat hayat böyle bir şey sanırım. Sürprizleri en umutsuz dolu anlarda koyuyordu...