13. Kısım "Manzara Güzel"

4.7K 249 33
                                    

Yüsra, eline aldığı defter ve kalemle önümde oturmuş dikkatle yüzüme bakıyordu. Bu sıcak havada neden bahçede oturuyorduk, orasını henüz anlamış değildim. Güneş beynime beynime işliyordu resmen, dayanamayıp "Kafam pişti Yüsra burada!" diye sitemle içeri girmeyi istedim. Fakat ayağa kalkmaya çalışmamla ayağını hafifçe dizime çarparak yerimde durmamı sağlaması bir oldu, "Otur! Sınava sokacağım seni!"

Sınav?

Merak ettim ve elindeki deftere bakmak istedim ama kendini geri çekerek, "Bakma, birkaç dakikaya sınava gireceksin. Hazır ol" dedi.

Ne diyordu bu kız? Ne sınavına girecektim evin bahçesinde anlamıyorum.

Ellerimi şapka misali alnımın üzerine kaldırıp siper ettim ve bütün bıkkın ifadelerimi Yüsra'nın suratında topladım. Öksürmüştü şimdi. Bu tamamen sahte bir öksürüktü. Daha dik oturmuştu ardından ve "Hazır mısın?" diye sordu.

"Ne sınavı bu Yüsra? Piştim yani burada buna değer mi?"

"Sen piştin de ben üşüyor gibi mi görünüyorum oradan? Neyse, hazır mısın onu söyle?"

"Değilim! Değilim ya! Ben can çekişirken sınava falan giremem!"

Öyle bir gireceksin ki bakışını görünce gözlerimi devirerek bekledim. Küfür bile etsem kararından dönmeyecekti, bunu görebiliyordum.

"Geliyor. Soru 1. Emre'nin olmadığı yerlerde kendini nasıl hissediyorsun?"

Öksürerek arkama baktım. Bu saçma soruyu yengemin veya Cenk'in duymasını asla istememiştim ve kimse var mı diye delicesine bakınıyordum.

"Ben kontrol ettim canım dön buraya. Cevap ver?"

"Bu nasıl soru ya? Ne alaka şimdi?!"

"Hayır eğer bu sınavın sonuçları istediğim yönde olmazsa ona göre bir yol izleyeceğiz. Önce senden emin olmam lazım."

"Neyimden emin olacaksın anlamadım?"

"Cevap ver artık?"

Şöyle bir düşünmek istemiştim fakat soruyu hatırladıkça minik minik öksürmeye devam ediyordum.

Umursamaz bir ifade ile Yüsra'nın gözlerine baktım. Omuz silkerek öylesine bir cevap verecektim ama "Sakın bana rol yapma yemem!" diyerek engel oldu.

Ah, daha kendim bile ne söyleyeceğimden emin değilken bu kız nasıl anlıyordu her şeyi böyle!

"Pas hakkım var mı?"

"Düşük not alırsın."

"Ne notu Yüsra ya?!"

"Hadi! Bu kadar zorlandın mı yani ilk soruda? Bu sınav bugün bitmeyecek anlaşıldı..."

"Kaç soru hazırladın?"

"Sordukça görürsün."

Yanıt bekliyordu farkındaydım fakat bu sorunun yanıtını vermek pek kolay değildi. Çünkü tam olarak ne hissettiğimi bilmiyordum.

İç çekerek başımı eğdiğimde "Yardımcı olayım" deyince Yüsra, neşe ile başımı kaldırdım, "Ol?"

"A, çok sıkılıyorum. B, çok boş geliyor. C, hiçbir şey ifade etmiyor. D, o yoksa ben de yokum gardaş?"

"Şık var madem neden söylemiyorsun?"

"Şıklı sınav kolaya kaçmak oluyor. Ben senin cümlelerini duymak istemiştim ama senin düşüncelerini söylemende ki özrünü unutmuşum!"

Yüzümü buruşturarak gözlerimi devirdim. Sanırım 'boş geliyor' şıkkı doğru olandı. Bakışlarımı kısmış iyice düşünürken sıkıldığım gerçeği sarmıştı şimdi etrafımı. Ah, bıkkın bir ifade ile gökyüzüne kaldırmıştım gözlerimi ve "Yanıt veriyorum, B şıkkı yani çok boş geliyor" dedim.

Sadece İki AyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin