İnanması zordu ama karakoldaydık. Kalbim korkudan nasıl atacağını şaşırmış durumdayken, gözlerim de bir üniformaları ile gelip geçen polislere bir de Emre'nin kanayan parmaklarına kaçıp duruyordu. Fakat yanlış anlaşılmasın, parmakları adamların suratını parçaladığı için kanamıyordu. Dün gece beni ısrarla gezdirmek isteyen adamın dilini koparmaya çalışmıştı Emre!
Sizi birkaç saat öncesine götüreyim en iyisi, böylelikle neden adamın dilini kopartmak için elinden geleni yaptığını anlamış olacaksınız...
3 Saat Önce ~
Emre adamların karşısına dikildiğinde hiç düşünmeden önüne geçmiştim. Öfkesinden kuduruyordu farkındaydım fakat bu altı insanlıktan uzak şerefsizin önüne yem olarak atamazdım sevdiceğimi.
"Ne yapıyorsun sen geç arkaya!" diye bağırmıştı dişlerinin arasından fakat ellerimi iyice açmış, önünden bir santim olsun kımıldamadan duruyordum.
Dün geceden çok net hatırladığım iğrenç kişi, aynı iğrenç gülümseyişi ile "Verici, alıcısını koruyor demek" dedi.
Adamın iğrenç cümlesinin ardından yükselen bağırışmaların başı Emre'den geldi, "Lan doğru düzgün konuş senin ağzını kırarım!"
Üzerine çullanmak istemiş olsa da beni ezip geçememişti. Cenk ve Esat da en az Emre kadar öfkelilerdi fakat Emre'den bir atak gelmediği sürece onların da saldıramayacaklarına emindim.
Yayvan ağzını iğrenç gülümsemesi ile gözümüze gözümüze sokan iğrenç kişi, arkadaşlarına dönerek "Ne aşk ama! Alıcısına tapıyor gibi he?" dedi.
Şimdi kolumu var gücüyle sıkmıştı Emre. Beni arkaya doğru çekerken "Ya hayır! Emre sakın hayır" diyerek önünde durabilmek için yırtınıyordum adeta. Fakat o iğrenç kişinin son söyledikleri artık Emre için karanlığın çöküşü niteliğindeydi.
"Vericini paylaşmamakta ısrarcıysan başlayalım artık he?"
Bir anda herkes birbirine girer diye düşünürken, Emre'nin adamın üzerine atlayıp elini ağzına sokması ile herkes onları ayırmanın derdine düştü!
Delicesine bağırıyordu yabancılardan biri,
"Koparacak dilini lan alın üstünden!"Esat ve Cenk, Emre'yi adamın üstünden almak için birkaç hamlede bulunmuşlardı fakat bunu pek de istiyor gibi değillerdi. Hatta arada bir diğerlerine geçirmediler desem yalan olur. Durumun farkına varan adamlar, arkadaşlarını çaresizce Emre'nin kollarında bırakmak zorunda kaldılar. Esat ve Cenk'in üzerine çullandıkları şu anlarda, Yüsra da eline geçen sopayı Cenk'in üstüne çıkanların kafasına sertçe indirmeye başladı!
Nereye baksam, biri diğerine acımasızca vuruyordu fakat gözlerim saniyeler sonra tek bir noktaya kilitlenmişti.
Emre adamın dilini koparmak üzereydi!
Araya girmek istedim ama adam, Emre'nin parmaklarını acımasızca dişlemesine rağmen "Koparacağım lan o dilini! Koparıp götüne sokacağım!" sözleri ile asla geri gelmiyordu yazı tahtam.
"Emre lütfen bırak artık! Yalvarıyorum sana bırak şunu!"
"Elif bi sus!"
"Ya lütfen yalvarırım! Yeter lütfen bırak Allah'ından bulsun!"
"Lan çekil! Aç lan ağzını aç orospu çocuğu!"
"Emre!"
Hunharca ağladığım şu anlarda var gücümle haykırmıştım ismini ve aniden duyulan siren sesleri ile adamların hepsi birden kaçmaya başlamışlardı. Elbette ki biri hariç, Emre hâlâ inmemişti o iğrenç kişinin üzerinden ve adamın dudaklarını paramparça etmiş durumdaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece İki Ay
General FictionOysa ne çok ağlamıştım buraya geldiğim için, ne çok kızmıştım babama. " Bu bir tür sürgün! Benden kurtulmak mı istiyorsunuz" haykırışları ile nasıl da nefret kusmuştum. Fakat hayat böyle bir şey sanırım. Sürprizleri en umutsuz dolu anlarda koyuyordu...