Üçünün de yüzünde morluklar ve yaralar olmasına rağmen nasıl oluyordu da kızların dikkatini çekebiliyorlardı anlamış değilim. Ne tarafa dönsem mutlaka üç kızdan ikisinin dikkati bizdeydi. Gözlerimi devirerek başımı eğdiğimde dün gece yaşananları kaçırmış olduğuna isyan eden Yüsra, ''Beni uyandırmadığın için seni affetmeyeceğim!'' diye çemkirmişti. Dün gece yaşadığım utanç dolu anlar umrunda değildi anladığım kadarıyla. Takıldığı nokta onu uyandırmamış olmamızdı yalnızca.
Bir şey söylemeden oturmaya devam ettim. Denizden gelen rüzgar ile saçlarımın uçuşmasını seyrediyor ve Emre'nin sesini her duyuşumda biraz daha utanıyordum. Bir şey olmamış gibi davranması kendimi iyi hissetmemi sağlamıyordu maalesef. Gözlerimi kapatarak aptal durumuna düştüğüm gerçeği hiçbir zaman değişmeyecekti.
''Su çok güzel la, niye yüzmüyorsunuz?''
Seslenen Esat'dı. Islak haliyle başıma dikilmesine huysuzlanırken anında havlu fırlatmıştım yüzüne. ''Ben size küsüm'' demişti Yüsra şimdi. Koca kıçını yanıma sıkıştırmıştı Esat ve gülümseyerek ''Kızım biz dün neredeyse dayak yiyorduk sen bunu görmemiş olmana mı bozuldun yani?'' dedi.
Yüsra bir mevzu varsa bunun tam ortasında olmak isterdi her zaman, eh doğal olarak da dün geceyi kaçırmış olmasına haftalarca isyan edebilirdi.
Omuzlarını huysuz bir çocuk misali salladığında, Esat biraz daha gülümsemiş ve hayranlık dolu bakışlarını anında yakalamıştım. Öz kardeşimmiş gibi hissettiğim Yüsra'ma öyle içten bir şekilde bakıyordu ki, içim erimişti... Bir an için dirseğimle dürttüğümde ''Su çok güzel su'' dedi. Kimin kankası! Hemen muzipleşmişti ve beni şezlongdan ittirmesi ile ''Git yüz döverim seni, sabahtan beridir beş karış suratla geziyorsun'' dedi.
Sahiden yüzmemi mi istiyordu yoksa Yüsra ile yalnız mı kalmak istiyordu emin değildim.
Sessizce yanlarından uzaklaştığımda suyun içerisinde çocuklar misali eğlenmekte olan sevgili yazı tahtama baktım. Cenk ile beraber birbirlerine eziyet verirlerken oldukça eğleniyorlardı ve tabii onları kesmekte olan hanım arkadaşların farkında bile değillerdi.
Biraz sonra onlara baktığımı fark etti Cenk ve elini kaldırıp, ''Koş Elif, yardım et bana!'' diye seslendi. Kaldırdığı elini sıkıca yakaladı Emre. Biricik kuzenimi suyun dibine doğru batırdığında ''Gel Eleeef gel! Cenk ölüyor!'' diye seslendi, sesi ise ciddiyet kelimesinin yanında dahi geçmiyordu.
''Ölecek gerçekten de bırak çıksın!''
''Bir şey olmaz. Komando gibidir benim Cenk'im!''
''Ya deli bıraksana çocuğu! Nefes alsın!''
''Miyavlama kız! Git otur yerine.''
''Emre!''
Suya adım attığım an hissettiğim ani soğukluğun etkisiyle saçma sapan bir duruş belirmişti vücudumda. İki elim de benden bağımsız bir şekilde kasıldığında hala suyun dibinden çıkmasına müsaade etmediği zavallı kuzenimi düşündüm. ''Ya Emre ölecek'' diye seslendim ama Emre öyle içten bir kahkaha ile yaklaşmıştı ki yanıma, tuhaf duruşumu düzeltmekle uğraşamadım.
''Ne oldu sana?'' kahkahası devam ediyordu bunu sorduğunda. Gözlerimi devirerek kendimi daha dik bir şekilde durmaya zorlamıştım ve ''Cenk iyi misin!'' dedim.
Sudan kafasını çıkardığı gibi öksürmeye başlamıştı zavallım. Hiç beklemeden Emre'nin üzerine atlaması ise ağzımın iki karış açılmasına neden oldu!
Yükselen soğuk su damlaları vücuduma sarılmışlardı ve ''Allah seni bildiği gibi yapsın salak!'' diye ciyaklamıştım. Elbette ki beni duymuyorlardı. Şu anda tam bir erkek çocuğu gibiydiler; laftan anlamayan, dünyada yalnızca kendilerinin olduklarını sanan, hırçın ve korkusuz aptal erkek çocukları...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece İki Ay
General FictionOysa ne çok ağlamıştım buraya geldiğim için, ne çok kızmıştım babama. " Bu bir tür sürgün! Benden kurtulmak mı istiyorsunuz" haykırışları ile nasıl da nefret kusmuştum. Fakat hayat böyle bir şey sanırım. Sürprizleri en umutsuz dolu anlarda koyuyordu...