2.Sezon 14.Kısım

3.4K 209 39
                                    

   
"Kimin Hatunu!"

    İnsanın çaresiz kaldığı anlar, işte o anlar aslında gerçek gücünüzü ortaya döken anlardı. Kendine güçsüzüm diyen çaresiz kaldığı zaman yok olmayı tercih eder, güçlüyüm diyen ise pes edecek olursa lanet bir isyan eşliğinde boğazı ateş gibi yanardı. Bu her zaman herkes için geçerli değildi elbette ki! İnsanoğlu hem çok aynı hem çok farklı. Kendimi aptal ve saf olarak gören biriydim ben. Başıma gelen kötü olaylarda her zaman ağlayan, köşesine çekilip birinin beni yeniden ayağa kaldırmasını bekleyen aciz bir insandım. Fakat çok şey değişmişti artık. Lisedeki Elif ile şu anki Elif arasında keskin uçlarla çizilebilecek farklılıklar vardı.

Yaklaşıyordu yüzüme aptal suratı! Her yaklaştığı saniyede iğrenç tebessümü kin oluyor kalbime değiyordu. Öyle haz alıyordu ki kollarında çırpınıyor olmamdan, sanki ömrü boyunca yapmak istediği şeyi nihayet elde etmiş gibiydi.

Durdum. Derin bir nefes aldığımda yine o garip dakikalardan birinin içerisinde gibi hissediyordum kendimi. Her şey ağır ağır ilerliyordu etrafımda. Bir kuşun kanat çırpışı dahi öyle yavaştı ki, kanat çırptığı anda etrafa süzülen o hava akımını dahi hissedebiliyor gibiydim. Kameraya baktım. Elinde telefonla bizi çeken, en az Doruk kadar gaddar görünen kişi ile göz gözeydim ve bir kez daha derin nefes aldığımda başımı var gücümle önce geriye doğru yaslayıp saniyeler içerisinde Doruk'un ağzına indirdim!

Alnımın biraz yukarısıydı sızlayan yer. Doruk'un ağzına çarptığım gibi deli bir sızıntı sarmıştı başımı fakat hissettiğim bu sızı umrumda olmadı.

Çırpınan kişi ben değildim artık. Ellerini ağzına doğru bastırarak inleyen kişi Doruk'tu!

Telefonu indiren kişi, "Doruk! İyi misin!" Sözleri ile koşarak yanına geldi.

Ellerim yumruk halindeydi. İkisine de bütün kinimi sonuna kadar belli ederek bakıyordum. Gözlerimi yere doğrulttuğumda gördüğüm iri taşı elime aldığım gibi Doruk'a yardım etmek isteyen aptala fırlatmak için düşünmedim bile.

Korkumdan ölüyordum aslında. İkisi bir olup beni alaşağı edebilirlerdi fakat umrumda değildi. Onlara istediklerini vermeyecektim. Ağlayıp, çırpınıp teslim olmayacaktım. O videoyu çekmelerine izin vermem demek, Emre'nin başını belaya sokmam demekti ve bu asla tercih izin vermezdim.

Kanlar içerisinde kalan ağzını gördüğümde yüzümde en ufak bir mimik belirmedi. Hala donuktu bakışlarım ve karşıma dikilişini ruhsuz şekilde seyrettim.

Ekşi ifadesiyle ona teselli vermeye çalışan kişiyi itti önce. Önüme dikildiğinde ağzına dokunmaya devam ediyordu ve "Bitireceğim seni" dedi.

İfademde ufacık bir değişiklik olmadan eğilip yere savrulan çantamı aldım.

"Eğer bir daha karşıma çıkarsan kanayan yerin sadece ağzın olmayacak" dedim.

Bu tehditkar sözleri neyime güvenerek söylemiştim hiçbir fikrim yoktu. Sadece söylemek istemiştim. Emre geliyordu çünkü aklıma. Yeşil gözlerine kurban olduğum... Bu karanlığında boğulan aptal yüzünden sinirlenmesine engel olmalıydım. Bu iğrenç karanlığa çekilmesine izin veremezdim.

Korkumdan ölmeye devam etsem de başımı bir an olsun eğmeden yürümeye başladım. Arkamdan geliyor muydu bilmiyorum. Adımlarım normaldi ve birkaç dakika sonra oyun parkının önünde durdum. Kapıda dikilen birkaç tanımadığım yüz, bana doğru tuhaf bakışlar attıklarında içlerinden biri alnımı işaret ederek "İyi misiniz?" diye sordu.

Bayılmak üzereydim. Az evvel içimde tuttuğum o korku şimdi bütün baskınlığı ile kalbimi sıkmaya başlamıştı.

Daha fazla ayakta duramayacağımı anlayınca kaldırıma oturup soluklanmak istedim.

Sadece İki AyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin