"Terminatör Berkan.."Burnumdaki ağrıdan ötürü eve geldiğimden beridir uzanıyordum. Kaza(?) geçirmiş bir insana iyi davranmak gerekmez miydi peki? Ya insan değildim ben ya da Yüsra işin dalga kısmıyla ilgilenmeyi tercih ediyordu. Çünkü habire alay ediyor, odama gelip gidip aptal aptal sırıtıyordu.
Biraz sonra tekrardan geldiğinde, yastığı kaptım ve suratına doğru salladım.
Refleksleri kuvvetli canavar yastığı havada yakaladı ve asık suratıma aldırış etmeden yete oturup, gülmeye devam etti.
''Hani özellikle onu ara desen olmazdı biliyor musun? Tutturamazdı yani!''
Kötü kötü bakmak dışında bir şey yapmadan durdum. Bu defa yalandan bükmüştü dudağını ama gülüyordu da acımasız dostum ve yanıma sokuldu.
Tepki vermeden yanından kalkıp aynanın karşısına geçtim ve suratımdaki kızarıklığa baktım. Kaç güne geçerdi bilmiyorum ama utancım uzun bir süre geçecek gibi değildi.
Salona gidecekken ''Hava alalım mı biraz?'' dedi Yüsra.
''Dalga geçiyorsun herhalde?''
''Yoo neden dalga geçeyim? Sıkılmadın mı günlerdir evde olmaktan? İyi gelir, nargile cafe var iki sokak aşağıda. Hadi hazırlan''
''Ben bu domatese dönmüş suratımla dışarı falan çıkmam.''
''Sen genel olarak kızarıyorsun zaten...''
''Bana bak! Yeter dalga geçtiğin, sabrımı zorlama benim!''
''Hadi işte çıkalım ne olur ya... Bak söz dalga geçmeyeceğim?"
''Söz mü?''
''Söz.''
Tek yaptığım altımdaki pijamayı değiştirip yerine kot pantolon giymekti. Üzerime basit bir hırka almıştım sadece ve mutsuz adımlarla dış kapıya yöneldim.
Henüz hazırlanma işini bitiremeyen Yüsra'ya, ''Çardakta bekleyeceğim, oyalanma!'' diye seslendim.
Asansörün düğmesine bastığım sırada üst kattan gelen sesi duydum ve hızlıca burnumu kapatabileceğim şekilde ellerimi yüzüme kaldırdım. Bu Esat'ın sesiydi. Sanırım telefonla konuşuyordu, bir yerden bahsedip birkaç dakikaya orada olacağını söylemişti ve kapıyı kapattığını duyduğumda asansöre binmek yerine bekledim.
Merdivenleri usul usul inen Esat, bulunduğum kata geldiği gibi gülümsedi, ''Kazazede?''
Ah, eminim ki Esat'ı gördüğü gibi başıma gelenleri anlatmıştı uyuz herif ve bütün gününü arkamdan dalga geçerek geçirmişti!
''Alay edilme kotam doldu...''
''Kıyamam ben sana.. Döveyim mi yarın o çocuğu?''
''Aman yok, zaten korktu yeterince.''
Gülümseyerek kolunu omzuma attığında ''Nereye bu arada?'' diye sordu. Asansöre geçerken ''Nargile içecekmiş hanım ağa..'' dedim ve hala gülümseyerek yüzüme baktığını fark edince ''Tamam tamam, hadi bi tur da sen dalga geç!'' diye ekledim.
''Yok ben ona gülmüyorum. Koca listede Emre'ye denk gelinmesi...''
''Sildim numarasını. Olur ya ben bu şansla bir daha kaza geçiririm falan."
''O geçti artık. Neyse... ''
Eğer Esat bu kadar gülüyorsa bu duruma, o lanet yazı tahtasının aklından neler geçtiğini düşünmek istemiyordum. Eminim ki beni gördüğü ve fırsatını yakaladığı ilk anda lafını sokacaktı!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece İki Ay
General FictionOysa ne çok ağlamıştım buraya geldiğim için, ne çok kızmıştım babama. " Bu bir tür sürgün! Benden kurtulmak mı istiyorsunuz" haykırışları ile nasıl da nefret kusmuştum. Fakat hayat böyle bir şey sanırım. Sürprizleri en umutsuz dolu anlarda koyuyordu...