Gözlerimi huzurla kapatırken, hayal ettiğim böyle bir sabaha uyanmak değildi kesinlikle. Yanımda kimseler yoktu... Kendi kendime "Günaydın!" deyip saçlarımı sıkıca bağladım. Bahçede benden başka kimsenin olmayışına homurdanıyordum istemsizce ve yalnız oluşum, öfkemi dilediğimce dışarı dökmemi sağlıyordu.
Pencereden sırıtmaya başlayan Yüsra, "Kahvaltı hazır hadi gel, onlar sabah erkenden kaçtılar" dedi.
Hiç belli olmuyordu kaçtıkları canım...eğer söylemeseydi hâlâ burada olduklarını düşünecektim(!)
Mutsuz ifademle kahvaltı sofrasına geçtiğimde Yasemin teyzenin imalı bakışlarını yakaladım. Anında telefon ekranından yüzümü kontrol ederken "Pek bi yakışıklıymış Emre..." dedi ve Yüsra ile birlikte kıkırdadılar.
Kadının bahçesinde uyurken yakalanmamak imkansızdı zaten, eh gördüğü gibi de yapıştırmıştı imalı sözlerini...
"Emre'nin annesi aradı sabah, hepsi birden çıktılar oyalanmadan."
"Bir şey mi oldu acaba.."
"Sanmıyorum. Emre huysuzlanmıştı ama diğerleri epey bi kahkaha atarak çıktılar. Sanırım Hülya teyze yine Batuhan'a bakmasını istemiş."
Yasemin teyze tebessümle yağ ve bal sürdüğü ekmeği tabağıma bırakırken yanaklarımın kızarmasına engel olamamıştım. Emre ile uyumaya başladığımız sırada oldukça mesafeliydik fakat sabah o mesafenin akıbeti ne olmuştu kestiremiyordum. Yüsra ve annesinin imalı gülüşmelerine bakılırsa, uyuduğumuz gibi devam etmemişti bazı şeyler ama derin uykum yüzünden ne olup bittiğini bilmiyordum.
Kahvaltı sonrası yengem de geldi. Hep birlikte bahçede kahvelerimizi yudumlarken, sevdiceğimin biricik annesinden gelen arama ile heyecanlanan yengem telefonu kapattığı gibi "Düğünümüz var!" dedi.Şaşkın bakışlar atan Yüsra, "Hülya teyze değil miydi arayan?" diye sordu, "Yani Emre evlenecek olsa bilirdik..."
Gülümseyen yengem, "Öyle düğün değil, Batu'ya sünnet düğünü" demesi ile kalbimin üzerine çökmekte olan kara bulutlar hızla dağıldı. Düşüncesi bile berbattı yahu... Daha dün gözlerinin içine bakmaya kıyamadığım adamın bir başkası ile evlenmesi? Ah sanırım aklımı kaybetmeme falan neden olurdu.
İç çekerek kötü düşüncelerimden sıyrılırken Esat'dan gelen mesajla hızlıca hazırlandık ve attığı konuma doğru yola koyulduk. Elinde tuttuğu tuhaf defteri bizi gördüğü gibi sallamaya başlamıştı Esat. Merakla defteri alan Yüsra, keyifle sayfalarını kurcalamaya başladığında "Ben bir şey mi kaçırdım?" diye sordum. Yüzünde heyecan dolu tebessüm olmayan yalnızca bendim.
"Bugün Emre iptal. Bizi arayıp sormaması lazım, sünnet düğünü için koşturması lazım" dedi Cenk.
Merakla neden yardım etmediğimizi sordum ama yapacak daha önemli bir işimiz var gibiydi.
"Kıyamam ya... Merak etme daha güzel bir neden için onu yalnız bırakacağız birazcık" deyip burnumu sıktı Esat.
"Neymiş o neden? Bir zahmet hani bana da anlatsanız?"
"Emre motorunun parçalanmasından sonra epey bi keyifsiz, biliyorsun. Bizde düşündük, ne yapsak da bu çocuğun keyfi yerine gelir dedik..."
Heyecanla atıldı Esat, "Tabii parlak nokta benden yükseldi!"
"Hadi lan ordan."
Cenk'i yok sayarak devam etti, "Benden yükseldi baco, inanıyorsun değil mi?"
"Ya Esat inanıyorum tamam artık ne olduğunu söyleyecek misiniz?!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece İki Ay
Fiction généraleOysa ne çok ağlamıştım buraya geldiğim için, ne çok kızmıştım babama. " Bu bir tür sürgün! Benden kurtulmak mı istiyorsunuz" haykırışları ile nasıl da nefret kusmuştum. Fakat hayat böyle bir şey sanırım. Sürprizleri en umutsuz dolu anlarda koyuyordu...