44. Kısım "Cehennem Gibi"

3.7K 214 55
                                    

     Adımlarım çekimser değildi. Benimle ne konuşacağını biliyordum. Söyleyeceği, sarf edeceği tüm hakaretlere karşı güçlü durmaktı niyetim sadece, bu yüzden karşısında kendimden emin görünmeye çalışıyordum. Evin önünden uzaklaştıktan sonra yine o insanı sinir eden kibirli bakışlarını üzerimde gezdirmeye başladı. Ayaklarımdan saç diplerime kadar süzdü ve sessizce etrafına bakındı. Aptal sesini ne zaman kulaklarıma sokuşturacaktı bilmiyorum ama sabırla beklemeye devam ettim.

Ellerimi göğsümün altında birleştirdim. Gözlerine doğrulttuğum güçlü bakışlarıma hafiften alaycı bir tebessüm gönderirken, "Anlaşılan sen de pes etmeyeceksin ben de. Kavga ederek de bir yere varamayacağımız ortada" diye söze girdi.

Şaşkındım çünkü sesinde kibir yoktu. Daha çok iletişim kurmaya uğraşır gibiydi tavrı ve böyle olunca istet istemez daha rahat hissetmiştim.

Bir kez daha etrafını süzmesinin ardından, "Şimdi sana aradan çekil desem saçma olacak biliyorum. Bir şey yok ki arasında olayım diyebilirsin. Haksız değilsin" dedi.

"Gelirken sert bir rüzgâr mı vardı Tuana?"

"Neden?"

"Çarptı herhalde, haksız değilsin falan... Senden beklemediğim kelimeler"

"Emre gibi konuşmaya başlamışsın..."

Sesi titremişti bunu söylerken. Gözlerine doluşan yaşlar anında dikkatimi çekmişti ve katı duruşumu bir nebze de olsa yaralamıştı. Haklı da olsam insanlara karşı acımasız bir duruş sergilemek tarzım değildi çünkü. Tuana bu dünya üzerinde en çok nefret ettiğim insandı belki, fakat yine de içim bir garip olmuştu titreyen sesi karşısında.

"Elif, seninle bir oyun oynayalım. Bu oyunun sonunda Emre'ye haber vereceğiz. Tabii oyun olduğunu bilmeyecek. Hangimizi merak ederse, diğer taraf aradan çekilsin. Var mısın?"

"Tuana sen Emre'yi tanıdığına emin misin?"

"Eminim."

"Sanmıyorum. Ben Emre'ye oyun falan yapamam. Bu onu göz göre göre kaybetmekten başka bir şeye yaramaz çünkü. Onun en çok önemsediği şey güven, bunca zaman geçirmişsiniz beraber ama onu iyi tanıyamamışsın belli ki."

"Güvenini sarsmayacağız ki."

"Arkasından iş çevirdikten sonra vicdanın rahat edecek yani? Tuana bence sen Emre'yi sevmiyorsun. Bunu gerçekten seni sinir etmek için söylemiyorum. Yani eğer seviyor olsaydın, ona böyle oyunlarla yaklaşmak yerine tüm dürüst düşüncelerinle yaklaşmayı tercih etmen gerekirdi."

"Çaresizlik nedir biliyor musun sen?"

"Biliyorum... Hem de çok iyi biliyorum. Bunun adı çaresizlik değil ama. Neyse... Daha fazla konuşmamızın bir anlamı yok. Ben sevgilimi çok seviyorum. Ondan ayrılmaya, uzaklaşmaya, oyunlar düzenlemeye hiç niyetim yok. O istediği sürece, birbirimizi mutsuz etmediğimiz sürece ben ondan vazgeçmeyeceğim. İyi geceler."

***

     Göğsüme başını özenle yatırmış, kolunun tekini de belime sıkıca sarmıştı Yüsra. Perdeyi açık unutmuş olmamız da tüm bu ahtapot pozisyonunun tuzu biberiydi çünkü güneş adeta kucağımıza doğurmuş gibiydi ve ter içinde kalmıştık.

Gözüme gözüme vuran güneşe gözlerimi devirerek Yüsra'nın kollarından usulca kurtulmamın ardından çalmaya başlayan telefonuma ekrana bakmadan yanıt verdim ama gördüğüm manzara karşısında kaskatı kesildim.

Ekranda ne mi görüyordum?

Göğsünün üzerine uzanmış, yastığa gömdüğü kafasından görebildiğim tek şey yeşillerinden biri olan muzip sevgilimdi bu.

Sadece İki AyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin