"Merhaba Yeşiller"Çıkarttıkları gürültüden ötürü pencerelere dökülen komşular, herhalde Esat ve Yüsra'nın pek de şirin olmayan danslarından etkilenmiş, gülüşüyorlardı. Bir süre sonra alkışlayanlar bile olmuş, şarkıya eşlik ederek bir güzel eğlenmişlerdi. Bir balkondan bir sürü balkona bulaşan sevinç ise henüz üst katı ele geçirememişti. Beyefendinin anıracağı anı bekliyordum ama yok, her taraftan ses gelirken üst balkonda in cin top oynuyordu.
Neredeyse birinci kattan bile alkış gelirken artık pes etti Esat ve herkese bir sanatçı edasıyla selam göndererek müziği kapattı.
Yukarıya doğru bakan Yüsra, "Ölmüş olmasın?" dedi alaycı bir tavırla.
"Harbiden neden anırmadı çıkıp ya, kafama takıldı şimdi."
"Git bi bak, uykusu ağırdır belki?"
Omuz silkmiştim. Uykusu ağır falan değildi. Fakat hiç yorum yapmadan içeri geçtim.
Bugün okula gidip panoya ev arkadaşı aradığımızın ilanını yapıştırmam gerekiyordu. Bu yüzden hızlıca hazırlanmıştım ve tekrardan balkona çıktığımda "Ben çıkıyorum" diye seslendim.
"Hayırdır güzellik, nereye sabah sabah?" diye sordu Esat.
"Okula. İlan yapıştıracağım."
"Neyin ilanı bu hayırdır?"
"Ev arkadaşı arıyoruz. İki kişiyle kirayı idare edemeyiz."
Yüsra itiraz etmek isteyen fakat bunu içine atmak durumunda kalan bakışlarını Esat'a doğrulttuğunda gülümseyerek gözlerimi devirdim.
Yüsra'nın inancına göre üç kişilik arkadaş gruplarında hep bir nifak tohumu bulunur ve bir kişi acımasızca dışarıda bırakılırdı. Fakat ben yeni bir dost edinme derdinde değildim. O ev arkadaşına ihtiyacımız vardı, yoksa birlikte oturup denkleştiremediğimiz kiranın derdiyle duvarları kemirirdik.
"Ya ben yardım ederim sıkıştığınız zaman. Almayın yabancı birini."
"Olmaz. Kendi ayaklarımızın üstünde duracağız dedik, öyle değil mi Yüsra?"
Gözlerini devirerek masadaki bardakları eline aldı, "Öyle..."
"Bence Yüsra istemiyor. Haklı da, ne gerek var ki? Hem daha okul da açılmadı, yani dersler başlamadı. Sonra yapıştırırsın ilanı, acele etmeye gerek yok, biraz daha düşünün"
"İyi tamam. O zaman ben eve bir şeyler almaya gideyim. Madem hazırlandım.."
"Geleyim mi?"
"Yok ben hallederim. Siz uslu durun yeter bana."
Apartman çıkışına kadar ilerlediğim şu anlarda yükselen motor sesi ile kaskatı kesildim ve saf saf etrafa bakındım.
Yukardan gelen kahkahalara suratımı asarak apartmanın çıkışını işaret ettim. Orada mıydı bilemiyordum fakat motor sesi tam olarak apartmanın önünde kesilmişti.
Pis pis sırıtan Yüsra, giriş kapısından sarkan çiçekleri ima ederek motoru göremediğini işaret etti.
Ona inanmayı çok istiyordum ama şu mesafeden dahi anlaşılan sinsi ifadesi, çiçeklerin ötesini gördüğünü düşündürüyordu.
Deri bir nefes alarak sakin olmam gerektiğini hatırlattım kendime. Bu kadar kolay yıkılmamalıydım. Sonuçta tepeme taşınmıştı ve elbet karşılaşacaktık. Ha bugün ha yarın... Ah ama ne yazık ki kendimi bir türlü hazır hissedemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece İki Ay
Ficción GeneralOysa ne çok ağlamıştım buraya geldiğim için, ne çok kızmıştım babama. " Bu bir tür sürgün! Benden kurtulmak mı istiyorsunuz" haykırışları ile nasıl da nefret kusmuştum. Fakat hayat böyle bir şey sanırım. Sürprizleri en umutsuz dolu anlarda koyuyordu...