Valizlerime bakıyordum sessizce. Belki bu oda bana ait değildi, belki buraya yalnızca iki ay için gönderilmiştim fakat gidecek olmak canımı sıkıyordu. Aşağıda ne konuşuyorlardı, ne yapıyorlardı bilmiyorum. Ben saatlerdir valizlerime bakarak düşünüyordum sadece.
Artık daha uzun cümleler kuruyordum. Neşeli bir şekilde bitirebiliyordum günlerimi ve benimle uğraşan insanlar da yoktu etrafımda...
Muğla hakkında zaten hiçbir zaman kötü bir düşüncem yokken artık sımsıcak anılar eklemiştim. Şimdi ise yine ne düşündüğüm umursanmadan İstanbul'a götürülecektim.
Kendimi bıkkınlıkla yatağa bıraktım. Hüzünlü bir ifade ile tavana bakarken kapı aralanınca gözlerimi o yöne çevirdim ve içeri giren Cenk'i tepki vermeden izledim. En az benim kadar mutsuz görünüyordu ve yavaşça yanıma oturmuştu.
Ben hala uzanırken "Buraya kadarmış" dedi. Gözlerimi acı ile kapattım. O kadar istemiyordum ki gitmeyi, bunu babam nasıl göremiyor diye kendi kendimi yiyordum.
"Zaten bir ay kadar daha duracaktın ama yine de keşke gitmesen..."
"Amcama kızdı mı babam?"
"Yok, yani dün gece biraz gerildiler tabii ortada yoktun diye ama öyle çok kötü bir şey demediler birbirlerine"
Gözlerimi açarken doğruldum. Düşünceli bir şekilde yeniden valizlerime bakarken "İstiyor İstanbul'a gidiyorum. Sonra yine istiyor Muğla'ya geliyorum. İstiyor istiyor istiyor... Ben ne istiyorum hiç umursamıyor" sözleri ile başımı Cenk'in omzuna yasladım.
"Yani aslında senin İstanbul'a dönmeyi istemeyeceğini düşünmemiştir Elif. Sonuçta buraya zorla geldin?"
"Evet... Zorlaydı ama ben burada ne bileyim, yani İstanbul'da harika bir hayatım yok Cenk. Tamam Yüsra'yı çok özledim. Ama biliyorum, o yine gelebilir. Ben burada kendim gibi davranabiliyorum. Orada olmuyor anlıyor musun? Ama babam bunu hiç düşünmüyor. Benim ne hissettiğimin bir önemi yok"
"Sen her zaman burada mı kalmak istiyorsun yani? Doğru mu anlıyorum?"
"Bilmem... O yönden düşünmemiştim. Ama şu anda İstanbul'a gitmek istemiyorum."
Gülümsemişti Cenk. Biliyorum, aklından geçen şeyleri tahmin etmek zor değildi fakat benim burada kalmak istiyor olamamın nedeni bir insan değildi. Ben gerçekten de burada hislerimi ezmeden, kimseden çekinmeden rahatça hareket edebiliyordum. Daha fazla kendim gibiydim ve bunu bozmak istemiyordum.
***
Akşam yemeğinin ardından Cenk valizlerimi arabaya taşıyordu. Bu sırada Esat'ı görmüştüm bahçe kapısının önünde. Hüzünle selam vermemin ardından arabanın önünde çaresizce durdum. Yengem ve amcam yanıma geldiklerinde ağlamamak için kendimi çok zor tutmuştum. Yengeme sarılmak belki kolaydı fakat amcama veda edemiyordum. "Hadi kızım" diye seslendi babam. Bir an için eve bakmıştım; bahçeye, sokağa... Şimdi ise Esat'a bakmıştım tekrardan. Sahte bir tebessümle herkese el sallarken bütün isteksizliğimle arabaya bindim ve yanağıma zıplayan yaşım, diğerlerini de gaza getirmiş, saniyeler içerisinde hüngür hüngür ağlamaya başlamıştım.
"Sen gelmek istemiyor musun?"
"Bu insanları çok seviyorum sadece..."
"Seni buraya gönderirken bana neler söylemiştin, unuttun mu?"
"Beni buraya başka bir insanın sözlerine inanarak gönderdiğin için söylemiştim sana onları."
"Elif."
"Neyse, kalmak istiyorum veya istemiyorum ne önemi var senin için?"
Tam bu sırada motor sesi yankılandı dört bir tarafta. Gözlerimi sıkıca kapattığımda kalbimin çok ücra köşelerinde bir sarsıntı hissettim, evet kesinlikle sarsılıyordu kalbim fakat bunu var gücümle bastırmayı deniyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece İki Ay
قصص عامةOysa ne çok ağlamıştım buraya geldiğim için, ne çok kızmıştım babama. " Bu bir tür sürgün! Benden kurtulmak mı istiyorsunuz" haykırışları ile nasıl da nefret kusmuştum. Fakat hayat böyle bir şey sanırım. Sürprizleri en umutsuz dolu anlarda koyuyordu...