Odaya döndüğümden beridir tavanı seyrederek Alphan'ın söylediklerini düşündükçe içim daralıyor ve kendimi başka bir şey düşünmeye zorluyordum. Buralara kadar gelip benimle konuşmak istiyor olmasını anlayışla karşılamıştım ve otele gelene kadar dinlemiştim onu. Miray'ı suçlamıştı yürüdüğümüz süre boyunca. Bana yaptıkları yüzünden sessiz kalmış olmasına lanet etmişti. Fakat artık biliyordu. Ben eski Elif değildim. Mesafemin nedeni Miray falan da değildi. Ona elbette ki Emre'den bahsetmemiştim fakat isim vermeden artık bazı şeylerin değişmiş olduğunu açıklamıştım. Şaşırmıştı. Belkide hiç beklemiyordu o sözleri duymayı... Ah, yine içim daralmıştı düşünmekten ötürü.
Yavaşça pencerenin önüne yaklaşırken saati kontrol ettim. İkiye geliyordu ve hâlâ dönmemişlerdi. Canımı sıkan dönmemiş olmaları değildi elbette, peşimden gelmeyen Emre'ye sövmeden edemiyordum.
Bir adam bana iltifat etti diye buz kesmenin neresinde mantık aramalıydım yahu! Arayamıyordum işte. Mert'e aşk dolu bakışlar mı fırlatmıştım sanki!
Bu gece ne düşünürsem düşüneyim içim daralmaya devam edecekti anlaşılan.
Şimdi aniden kapı açıldığında baygın bakışlarımı o yöne çevirdim. Yüsra içeriye girdiği gibi "Neredesiniz siz ya! Bizi bırakıp gitmişsiniz, yani odada kös kös oturmak için miydi?!" çemkirişinde bulunduğunda afalladım.
Siz?
İç dünyamda yankılanan bu kelimeyi sessizce "Siz?" diyerek sesli bir şekilde tekrarladım.
Çantasını yatağa fırlattı. Ayakkabılarından lanet edercesine kurtulurken, "Siz tabii! Nereye gittiniz? Hayır yani ne ara gittiniz?!" dedi.
Şaşkınlığım iyice artarken karşısına geçmiştim ve anlamaya çalışıyordum, siz diye bahsettiği kişiler ben ve Emre olamazdı değil mi?!
"Siz derken Yüsra?"
"Dans ediyoruz bilmem ne, sonra masaya bir döndük kimsecikler yok."
"Emre orada değil miydi?"
"Sen Emre ile beraber dönmedin mi buraya?"
"İnanamıyorum ya! O Pınar denen kızla mı gitti yani! Yazıklar olsun ya yazıklar olsun! Pislik."
Yüsra'nın tuhaf bakışlarına aldırmadan isyan ederek odanın içerisinde dolanmaya başladım. Sık sık elimi alnıma bastırırken, "Pislik pislik!" nidaları sessizce yükselmeye devam ediyordu fakat Yüsra'nın aniden ayağa kalkması ile susup, suratına baktım.
"Kızım, ne Pınar'ı? Pınar dediğin şu kızıl saçlı kız mı? O oradaydı, yani bizle beraber oturdu."
"Ne? Uzun at misali olan hani? Kenafir gözlü?"
"He uzun aynen. Sülük... Ay görsen, nasıl böyle aptal aptal konuşuyor. Esat'ın içine düşecekti."
"Cüneyt'in arkadaşı?"
"Ay evet Elif!"
Şimdi tamamen afallamıştım işte. Anlayamıyordum. Peşimden gelmemişti. Orada da değilse nereye gitmiş olabilirdi ki!
Düşünceli bir şekilde yatağın ucuna oturduğumda "Sen kiminle döndün madem onunla değildin?" dedi Yüsra.
Cevap vermesi zor bir soruydu, özellikle de Yüsra'ya... İç çekerek, "Alphan" yanıtını verdiğimde Yüsra neredeyse yüzüme izi geçmeyecek şekilde vuracakmış gibi baktı.
"Alphan ne alaka kızım?! Burayada mı gelmiş!"
"Buraya kadar peşimden gelmiş olmasına üzüldüm. Yani dinlemek istedim"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece İki Ay
General FictionOysa ne çok ağlamıştım buraya geldiğim için, ne çok kızmıştım babama. " Bu bir tür sürgün! Benden kurtulmak mı istiyorsunuz" haykırışları ile nasıl da nefret kusmuştum. Fakat hayat böyle bir şey sanırım. Sürprizleri en umutsuz dolu anlarda koyuyordu...