Kaba kuvvet

880 91 90
                                    

Magnus sabah kalktığında babasından gelen onlarca mesaj ve arama ile güne başlamıştı. Mesajlara bakıp cevap vermeden telefonu yana bıraktı.

O sırada kapısı açılmış, içeriye Alec girmişti.

"Kahvaltıya inelim hadi, geç kalacağız okula."

"Saat kaç ya..." deyip gözünü ovuşturdu Magnus.

"9'a geliyor. Isabelle çoktan okula gitti."

"Tamam kalkıyorum." Diyerek ayaklandı Magnus ve odadaki banyoya ilerlemeye başladı. O sırada Alec onu kendine çekip dudaklarına bir öpücük bırakmıştı.

"Günaydın demek istedim."

"Güzel bir günaydın oldu."

Magnus ellerini yüzünü yıkadıktan sonra Alec ile birlikte salona inmişlerdi.

"Sonunda uyanmış uykucu." Dedi Maryse ve elini Magnus'un saçlarında gezdirdi. "Günaydın, biraz geç oldu ama."

"Özür dilerim."

"Özür dilemene gerek yok, bana kalsa biraz daha uyusun demiştim Alec'e ama Alec geç kalacağız deyip uyandırdı seni."

Maryse sevecen bir halde Magnus'un tabağına bir şeyler bırakırken Magnus kendisini son derece kötü hissetmişti.

Hiçbir zaman bir anne sevgisine ya da merhametine şahit olmamıştı ve şu an neyden mahrum kaldığının farkına varmıştı.

Alec de elinde kahveler ile masaya geldi ve Magnus'un önüne koca bir kupa kahve bıraktı. Hepsi masaya yerleşmeden önce kapı hararetli bir şekilde çalmaya başlamıştı.

"Ne oluyor?" Dedi Alec annesine bakarak.

"Bilmiyorum; sen dur ben bakayım."

Maryse kapıya ilerleyip kapıyı açtığında sinirli bir adam hızlı bir şekilde içeriye dalmıştı.

"Oğlum nerede? O nerede?"

Magnus duyduğu sesle hızlıca ayaklandı ve gelen babasına baktı.

"Buradasın demek. Ulan it herif, aramalarıma niye dönmüyorsun sen?"

"Niye döneyim baba, beni evden kovan sensin."

"Bak benim sabrımı sınama Magnus, hemen eve dönüyorsun yoksa bu evi yerle bir ederim."

"Sen kimin evini yerle bir ediyorsun, eşkıya mısın sen?" Dedi Maryse sinirle.

"Sen karışma, bu oğlum ile benim aramda bir mesela. Ayrıca burası da neresi hah? Milletin evinde sığıntı gibi yaşamak sana yakışıyor mu?"

"Baba düzgün konuş lütfen."

"O zaman hemen benimle geleceksin, aksi halde buraya polisler ile gelirim."

"Ne polisinden söz ediyorsun sen? Oğlun kaç yaşına gelmiş, kendi ayakları üstünde de durabilen birisi. Oğluna bu şekilde mi örnek oluyorsun sen?"

"Bak... zaten sinirliyim. Benim canımı sıkma yoksa..."

"Yoksa... yoksa ne? Gelip evimde beni tehdit mi ediyorsun? Asıl ben polis çağıracağım, haneye tecavüz ve tehditten senden şikayetçi olacağım."

"Çağırabilirsiniz hanımefendi, en fazla maddi tazminat alırsınız. Onu da rahatça öderim. Magnus, gidiyoruz dedim."

"Magnus, gitmek zorunda değilsin." Dedi Maryse Magnus'a yaklaşarak.

"Gitsem daha iyi olacak, babamı başınıza bela almak istemezsiniz. Ben yukarıdan telefonumu alıp geliyorum."

Magnus mahcup bir yüzle merdivenleri çıkarken Maryse kollarını göğsünde birleştirip Asmodeus'u izlemeye başlamıştı.

"Çocuğunu evden kovup bir de bu şekilde kaba davranman hiç hoş değil."

"Oğlumla aramdaki meseleye mi karışacaksın cidden. Ben senin yerinde olsam ağzımı açmam."

Maryse bir şey diyecekken Alec onu kendine çekip susturdu.

"Tamam anne, boşver uğraşma."

"Böyle adamlara kim bu gücü veriyor anlamıyorum. Kaba kuvvet ile kendilerini dünyanın sahibi sanıyorlar."

"Gerçekten hala konuşuyor musun sen? Ayrıca siz kimsiniz, oğlumun nesi oluyorsunuz siz?"

"Ben onun okuldan arkadaşıyım." Dedi Alec sinirli bir ses tonuyla.

"Arkadaşı? Magnus'un arkadaşı mı varmış." Deyip güldü Asmodeus. "Yatak arkadaşı olmasın o."

Maryse sinirine hakim olamayıp onun üstüne birden yürüyüp tokadı basmıştı.

"Sen benim oğlumla nasıl böyle konuşursun!"

"Sen bana tokat mı attın az önce?"

"Attıysam ne olmuş?"

Magnus yukarıdan olayı görüp hızlıca aşağıya inerken Alec de annesini geriye çekmeye çalışıyordu. Bu adamın tek bir yanlış hareketi olursa adamı paramparça ederdi çünkü.

"Baba saçmalama, gidelim hadi."

"Bu kadın bana tokat attı, gördün değil mi? BANA. TOKAT. ATTI!"

"Hak ettin de ondan!" Diye bağırdı Maryse. Sonunda Magnus çekiştire çekiştire babasını dışarıya çıkarmıştı. Sonrasında içeriye dönüp Alec ve Maryse'ten özür dileyerek evden ayrıldı.

Maryse saçlarını sinirle geriye atıp derin bir nefes aldı.

"Bu adam nasıl bir şey böyle!" Deyip yine bir nefes aldı Maryse.

"Anne gerçekten özür dilerim. Babasının manyak olduğunu biliyordum ama hiç şahit olmamıştım."

"Oğlum senin ne suçun var, sen nereden bileceksin. Magnus'un da suçu yok, o nereden bilecek babasının buraya gelip terör estireceğini. Aklım almıyor, öyle bir çocuğun nasıl öyle bir babası olabilir."

"Magnus'un bana anlattığı şeyleri bilsen şoka girerdin..."

"Bir de gelmiş sana laf ediyor, o kim de sana laf edecek? Hem... hem senin ve Magnus'un arasında ne olduğu onun niye umurunda ki?"

"Adam... homofobikmiş. Biraz takıntılı sanırım bu olaylara."

"Gerçekten inanılmaz." Deyip koltuğa oturdu Maryse.

"İstersen bir daha Magnus ile görüşmem ya da eve getirmem. Yeter ki sen gerilme ya da sinirlenme."

Alec annesinin yanına oturup ellerini tutmuştu.

"Hayır sakın öyle bir şey yapma. Belli ki çocuğun doğru düzgün bir arkadaşı olmamış hayatı boyunca. Bir de böyle bir olaydan ondan uzak durursan kendini daha da kötü hissedecektir. Ayrıca böyle saçma sapan adamlara pabuç bırakacak birisi de değilim ben."

"Sen mükemmel bir annesin."

"Sen de mükemmel bir evlatsın."

...

Just Friends(?)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin