Pikapları seviyorum.

516 78 31
                                    

Alec ve Magnus dağ evine gitme olayını hafta sonuna bırakmışlardı. 2 gün orada kalacakları için Alec kendisine çanta hazırlamıştı ve aldığı hediyeyi de çantasına atmıştı.

Bu iki günün sonunda Magnus ile konuşup aralarında seks ilişkisini bitirecekti. Magnus ondan hoşlanmıyor da olsa Alec artık bu işe devam etmek istemiyordu. Ama bunu iki gün daha sürdürecekti. En azından Magnus'a doğum günü olayını telafi ettirmeliydi.

Magnus onu arabayla alacağı için çantası ile birlikte evden ayrıldı. Hava biraz soğuk olduğu için üstüne deri ceketini geçirmişti.

Birkaç dakika sonra Magnus'un arabası sokağın başında gözüktü. Alec araba durduktan sonra hızlıca arabaya binmişti.

"Beklettim mi?"

"Hayır, ben erken çıkmışım sanırım. Uf... üşüdüm biraz."

Magnus klima ayarını yükseltirken Alec de ellerini önündeki havalandırma kısmına doğru uzattı.

"Giderken pasta da alalım." Dedi Alec Magnus'a dönerek.

"Gerek olduğunu düşünmüyorum. Zaten arka koltukta bir sürü abur cubur ve alkollü içecek var. Pastayı boşver şimdi."

"Sen bilirsin, doğum günü çocuğu olan sensin." Deyip kemerini taktı Alec. Magnus da arabayı çalıştırırken Alec çantasını arka koltuğa atmıştı. "Uzak mı bu dağ evi?"

"Çok değil. Dağ evi derken dağ tepesinde bir ev değil. Tatil köyü tarzı bir yer, etrafta kafeler falan var. Ama evler arası mesafe uzak ve ormanlık bir alan olduğu için, ayrıca yükselti de fazla olduğundan dağ evi diye geçiyor."

"Anladık zenginsiniz beyefendi." Deyip gülmüştü Alec. Aynı anda arabanın üstte duran aynasını indirip dağılan saçlarını düzeltmişti. Rüzgar yüzünden öndeki saçları karışmıştı çünkü.

"Zenginlik bir lanet benim için. Fakir ve mutlu olmayı tercih ederdim."

"Fakir olunca pek de mutlu olmuyorsun, inan bana." Deyip aynayı kapadı Alec. "Bazı şeyler için para lazım."

"O zaman şöyle diyeyim. Bu kadar zengin olmayı istemezdim. Mesela sana çok özeniyorum. Babanla annen ayrı olmasına rağmen ikisi ile de iyi anlaşıyorsun. Annen zaten mükemmel birisi, babanla tanışmadım gerçi. O nasıl birisi?"

"Babam da iyidir. Öyle kolay kolay tartışmayız. Onu bunu bırak da sen babandan nasıl izin aldın hafta sonu için?"

"Doğum günümü kutlamadı ya, vicdan azabından izin verdi herhalde. Gerçi izin verdi denemez siktir git hangi cehenneme istiyorsan deyip beni evden kovdu ama bence bu izin vermesi demek."

"Babanı anlamıyorum ve hiçbir zaman da anlamayacağım."

"Ben senelerdir çözemedim o adamı, sen hiç kafanı yorma. Hayatı bana zehir etmeye gelmiş resmen."

İkisi de bu konuşmadan sonra uzun bir süre susmuşlardı.

"Magnus ben... o gün seni ektiğim için üzgünüm."

"Sorun değil Alec, kendini kötü hissetme. Hem benim hatam, doğum günüm olduğunu söylemem lazımdı. Söylesem ve yine de beni ekmiş olsan belki alınırdım. Ee, Jace ile durumlar nasıl?"

"İyi gibi. Hafta sonu bir şeyler yapalım dedi ama ben seninle olacağımı söyledim. Hafta içi takılırız büyük ihtimalle onunla. İstersen sen de gel."

"Yok kalsın, gözüm hiç tutmadı onu."

"Niye ki?" Deyip öne eğilerek Magnus'a bakmıştı Alec. Magnus'un yüzünde normalden daha ciddi ve katı bir ifade vardı.

"Bir sebebi yok aslında. Ben kimseye ısınamıyorum zaten."

"O zaman ben ayrıcalık grubunda mıyım?"

Alec bunu sorduğu zaman Magnus kırmızı ışıkta durup Alec'e yüzünü çevirdi.

"Evet sen o gruptasın." Deyip öne uzandı ve Alec'in dudaklarına bir öpücük bıraktı Magnus. Alec şaşırmış olsa da ona karşılık vermişti.

Magnus geriye çekilip tekrar koltuğuna yaslanırken Alec ona kısa bir bakış atmıştı.

Daha önce kendi de Magnus'u yatak haricinde öpmüştü değil mi? Ama yatak arkadaşı oldukları için bunu başka zamanlarda yapıyor olmaları tuhaf değil miydi?

"Bu öpücük ne içindi?"

"Bilmem..." deyip dudak büzdü Magnus. "Birazdan olacaklara hazırlık? Yanımda olduğun için teşekkür? İkisinden birisini seç işte."

Bunu dedikten sonra gülümseyip arabayı çalıştırdı ve ışıktan geçti. Alec bu aralar onun hareketlerine ekstra dikkat ettiği için farklı düşünmüş olabilirdi.

Ya da şüphe ettiği şeyler doğruydu.

....

Eve varlıklarıda başta çantaları odaya çıkarıp ellerini yıkadılar. Alec de çantasından Magnus'a aldığı hediyeyi çıkarıp aşağıya inmişti.

Magnus yan taraftaki pikapa bir plak koydu ve odanın içini hafif bir müzik doldurmaya başladı.

"Pikapları seviyorum." Deyip koltuğa ilerledi Magnus. Alec de onun yanına oturup hediye paketini Magnus'a uzattı.

"Doğum günü çocuğunun hediyesi de burada."

"Alec! Hediyeye gerek yok demiştim."

"İçimden geldi. Zaten büyük bir şey de değil. Aç bakalım."

Magnus küçük paketi açıp içinden çıkanı eline aldı. Bu yakut renginde taşa sahip olan bir kolyeydi.

"Sıradan bir kolye değil. Izzy ile ne alacağımızı uzun süre düşündük ve bu tarz kolyeler satan bir kadınla karşılaştık. Kolyelerin hepsinin farklı bir anlamı varmış ve sen ya kendini ya da kolyeyi alacağın kişiyi düşünüp bir tanesini seçiyormuşsun. Kadın da sana anlamını söylüyormuş. O kişinin en çok ihtiyaç duyduğu şey bu kolyenin anlamı oluyormuş ve kolyeyi takması onu istediği şeye götürüyormuş falan... saçma geldi ama denemek istedim."

"Peki neymiş bu kolyenin anlamı?"

"Mutluluk. Bir sürü kolye vardı ve şansıma bunu seçtim."

"Bu kolye bana mutluluk mu getirecek?" Deyip gülmüştü Magnus. Sonrasında kolyeyi inceledi ve boynuna taktı. "Gerçekten saçmaymış ama kolyeyi beğendim."

"Değil mi ya? Rengi benim de çok hoşuma gitti. Bu arada bundan sonra doğum günü olaylarında birlikteyiz."

"Sen benimle bir sene daha ilişkini sürdürmeyi planlıyorsun sanırım."

"Öyle olmasa bile arkadaş kalıp görüşmeye devam edeceğiz öyle değil mi?" Deyip yerde duran poşetlerden içkileri çıkardı Alec. "Hadi bu fikre içelim biraz. O kolye seni mutlu edemese bile en azından ben seni mutlu etmeye çalışacağım."

"Mutlu ediyorsun zaten." Deyip Alec'e yaklaştı Magnus. "Yatakta..."

Onun boynuna öpücük bırakırken kucağına çıkmak için bir hamle yaptı ama Alec onu engellemişti.

"Rahat dur biraz, geleli 10 dakika bile olmadı."

"Kapıdan girdiğimiz anda üstüne atlamadığıma dua et sen." Deyip eline bir bira şişesi aldı Magnus ve sehpanın köşesine kapağı çarptırıp şişeyi açtı. "Neyse, önce içelim o zaman. Diğer kısma sonra geçeriz."

"O zaman... doğum gününe ve yeni yaşına içelim."

"Bir yaş da yaşlanmama içelim."

...

Ama siz güzelsiniz ya üzüyorsun bizi Alec :(

Just Friends(?)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin