the war of words

2.4K 196 143
                                    

-

Uzun lafın kısası, hayatta kaldım.

-

Boşanamadık.

Tam tahmin ettiğim gibi olmuştu. Kağıtları gözümün önünde yırttıktan sonra ben tepki gösterince bağırıp çağırmıştı. Tam sakinleştiğini düşündüğüm sırada ise telefonumdan avukatımı arayıp nasıl böyle bir şeyi saklayabildiğimiz hakkında bir de onu pişman etmişti.

Sakinleştiğinden emin olduktan sonra çaresizce odama geri çıkıp üzerimi değişmiş ve uyuyana kadar ağlamıştım. Her şey için ağlamıştım. Gidemediğim mahkemeye, evliliğime, Zayn'e, bebeklerime, hayatıma...

Gecenin bir yarısında çok fazla susadığım için uyanmak zorunda kaldım. Tam birden kalkacakken üzerimdeki ağırlığı fark etmiştim. Yandaki abajure uzanıp odayı az da olsa aydınlatabildiğimde gördüğüm şey yüzünden kalbim tam anlamıyla erimişti.

Kafası karnıma yaslı, bir eli kasıklarımın üzerinde uyuyordu. Belki ben uyurken onlarla konuşmaya çalışmıştı, belki onları hissetmeye çalışmış ve varlığına kendini inandırmayı denemişti. Bilmiyordum. Tek bildiğim, ikisini de şimdiden canından çok sevdiğiydi.

Yaşadığım şeyin aynısı ona da olmuştu. Tekrar hamile olduğuma sevinememişti bile. Sadece bunu ona nasıl yaptığımı, kendinden o kadar mı nefret ettiğimi sorgulayıp duruyordu. Mutlu olduğunu biliyordum ama kalbini de kırmıştım.

İlk kez kalbini kırışımdı ve şimdiden büyük hasar bırakmıştım. Nasıl düzeltebileceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Ona iki tane çocuk verebilirdim, elimden gelenin en iyisi buydu.

Telefonuma uzanıp saatin gece iki buçuk olduğunu öğrendim. Uyanmasını istemediğim için kıpırdamadan durmaya çalışsam da birkaç dakika sonra boğazım çok kurumuştu. Seslenmek istemiyordum, gerçekten. Uzun bir süre onunla iletişime geçmek de istemiyordum. Dün söyledikleri her ne kadar haklı olsa da ağır şeylerdi. Bağırdığı anlarda ödüm kopmuştu. Beni korkutuyordu, sinirlenmesinden nefret ediyordum.

Başka seçeneğim olmadığı için kızmasından korkuyor olsam da elimi başına yerleştirdim. "Zayn." diye fısıldadım ilk önce. Birkaç kez daha seslendiğimde birden kafasını kaldırmıştı.

Etrafına baktıktan sonra elini kasıklarımdan çekti ve şeker yerken yakalanmış bir çocuk havasıyla bana baktı. "Ne oldu?" diye sordu olduğu yerden.

"Susadım."

Yerinden hızla doğrulup odadan çıktığında göğüslerime kadar çıkmış olan tişörtümü düzeltip yorganın altına yerleştim ve daha dik oturdum. Bir bardak suyla içeri girdiğinde uykulu görünüyordu.

Suyun yarısını içip bardağı ona geri verdiğimde komodinin üzerine bıraktı. Yatağın ucuna oturup bana baktığında saklanmaya çalışan bir kamlumbağa gibi yavaşça yorganın altına gömüldüm. Omuzlarıma kadar örtüyü çekip gözlerimi kapattıktan birkaç saniye sonra elini suratımda hissetmiştim. Nazikçe saçlarımı okşadı, hiçbir şey söylemedi.

Parmak uçları çenemde gezdiğinde gözlerimi açtım ve bileğini tuttum. Onunla bakışırken gözlerim doldu.

"Saklamamalıydım." diye fısıldadığımda bir damla yaş gözümden kopmuştu.

exile ¬ malikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin