just before they lose it all

2.4K 166 168
                                    

İkinci boş dondurma kutusunu da masanın üzerine bırakıp tavana bakarak yüksek sesle ofladım. İki gün sonra düğün vardı ve Zayn işteydi.

Dün gece gitmişti, bu akşam geleceğine dair mesaj atmıştı ama ne zaman geleceğinden emin değildim. Genelde söylediği saatler pek tutmazdı. Bu sefer bekleyebileceğimi sanmıyordum. Karnımdaki şey uykuyu daha çok sevmemi sağlıyordu.

Birkaç gündür yarınlar yokmuşcasına dondurma yemekle meşguldüm. İlk aşerdiğimde gecenin bir yarısıydı ve evde hiç kalmadığı için Zayn'i göndermek zorunda kalmıştım. Bir daha canımın çekeceğimi bilmediği için küçük bir kutu dondurmayla gelmişti. Ondan sonra dondurma iştahım devam etmişti ve Zayn de sürekli gitmek yerine buzdolabına dondurma stoğu yapmıştı. Her çeşit vardı; çilek, karamel, vişne, limon, vanilya, çikolata...

Düğünden birkaç gün sonra bir sıkıntı çıkmazsa doktora kontrole gideceğiz. Bu kez hiç olmadığım kadar heyecanlıyım çünkü kalp atışlarını duyabilecektik. Minik bir kalp oluşmuştu. Şu an içimde atıyordu. Birkaç gün sonra sesine kavuşacaktım, deli gibi heyecanlıydım.

Televizyonda izlediğim belgesel reklama girince sesini kısıp bacaklarımı masaya uzattım. Doktorum normal olduğunu söylemişti ama daha hızlı nefes almak beni çok yoruyordu ve yorulunca da daha da hızlı nefes almaya başlıyordum.

Yeni bir dondurma kutusu açmak için ayaklanacakken Zayn'in aradığını gördüm. Gülümseyerek açıp kulağıma koydum telefonu.

"Her şey yolunda mı?"

"Evet. Seni bekliyorum."

"Geliyorum. İstediğin bir şey var mı?"

"Hayı-" Reklamdaki kadının yeşil tişörtü gözüme çarptı. "Avokado."

"Avokado mu?"

"Evet."

"Kim avokado aşerir ya?"

"Alıyor musun? Yoksa çocuğumuzun uzaylı gibi yeşil doğmasını mı tercih edersin?"

"Uzaylıyı seçiyorum."

"Zayn..." dedim ağlamaya başlamadan önceki ses tonumla.

"Ağlama. Şakaydı. Alacağım."

Dolan gözlerimi gülümseyerek sildim. "Bekliyorum."

"Dikkat et. Bıçaklara falan."

Hala unutmamış olmasına göz devirip veda ettim ve telefonu kapattım. Etrafı toparlayıp o gelene kadar oyalanmak için hayvanları anlatan belgeselime devam etmiştim. Zürafa ve yavrusunu izlerken gözlerim doldu.

Ağlamamaya çalıştığım savaşa yenik düşerken Zayn eve girmişti. Botlarını çıkarırken göz göze geldiğimizde kaşlarını çattı.

"Hala mı ağlıyorsun?" Elindeki poşeti havaya kaldırdı. "Aldım işte."

"Onun için ağlamıyorum."

"Ne oldu o zaman?" diye sordu yaklaşırken.

"Bebek zürafa çok duygusaldı."

Yaklaşıp başıma minik öpücükler bıraktıktan sonra poşeti kucağıma bıraktı. "Sen avokadolarınla biraz zaman geçir. Duş alıp geliyorum."

Üniformasının ceketini çıkarmaya başlayarak merdivene yöneldiğinde "Zayn?" diye seslendim.

"Efendim?"

"Çikolatalı duş jelini kullan."

Etrafta çikolata kokusu istiyordum. Özellikle bu koku Zayn'den gelince garip bir şekilde mutlu oluyordum.

exile ¬ malikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin