Kurşun Yesem Daha Az Acıtırdı Era'nın ilk bölümüne hoşgeldiniz
Hayırlı uğurlu olsun
Neden sabahın altısında uyandığımı sorgulamayı bıraktığım bir günün başlangıcında Zayn'in bugün geri döneceğini bildiğimden seke seke aşağı indim. Telefonum aşağıdaydı, büyük ihtimalle akşam burada olurdu ve büyük ihtimalle mesaj atmıştı.
Sonunda onu görecek oluşumun verdiği heyecanla aptal aptal sırıtırken merdivenleri bitirmiştim. Salona doğru döndüğümde gülüşüm ve heyecanım büyüdü. Zayn buradaydı! Televizyonun karşısındaki koltukta oturmuş direkt karşıya bakıyordu.
"Zayn?"
Sesimi duyduğuna emindim ama tepki vermemişti. Gülüşüm yavaşça solup yerini çatık kaşlarıma bırakırken heyecanım da kayboldu ve ona doğru adımladım. Neden geldiğini haber vermemişti? En ufak sese uyanırdım ve üzeri sivildi. Üniforması neredeydi? Komutanlıkta mı değiştirmişti?
Tam önünde durup tekrar seslendiğimde sonunda bana baktı. Gözleri kıpkırmızıydı, öylece oturuyor ve hiçbir şeye tepki vermiyordu. Gözünü bile kırpmamıştı. Suratını uzun zamandır ilk kez böyle ifadesiz görüyordum. Göğsümün ortasına bir alev yayıldı.
"Zayn?"
Gözlerini sonunda kırptı ve "Efendim?" dediğinde sesi zorla çıkmıştı.
"Ne zaman geldin?"
Yutkundu. "Gece."
Garip davranıyordu. "İ-İyi misin?"
Cevap vermedi, hemen ardından bakışlarını benden çekti. Nereye baktığını takip edip arkamı döndüm. Televizyonu izliyordu. Bir haber kanalı açıktı ama tamamen sessize alınmıştı. Öylesine ekrana bakıyor, gözlerini kırpmadan izlemeye devam ediyordu.
"Ne oluyor Zayn?" diye tekrar sordum. Korkuyordum.
"Onu görüyor musun?" İşaret parmağıyla ekranı gösterdi.
Az önce ne olduğuna dikkat etmediğim habere daha dikkatli baktığımda ekrandaki askerin resmini işaret ettiğini fark ettim. Altyazıyı okumama fırsat vermeden tekrar konuşmaya başlaması ona dönmeme sebep oldu.
"Kollarımın arasında can verdi," Sol yanağından bir damla yaş süzüldü. "Hiçbir şey yapamadım."
Gözlerim dolarken elinin tersiyle yanağını silip burnunu çekti. Zayıf değil, öfke dolu görünüyordu. Ne yapacağımı bilmiyordum, daha fazla bakıp kendini yormaması için ilk aklıma gelen şeyi yapıp televizyonu kapattım. Ne kadar işe yarayacağı meçhuldü, zaten gözünü her kapattığında onun suratını gördüğünü biliyordum.
Ellerim titrerken yanına oturdum. Sarılmak iyi gelir miydi? Bilmiyorum, deneyecektim. Tepkisiz durmaya devam edeceğini düşünerek kollarımı boynuna uzattığımda beni affalatacak derecede sertçe belime sarılmıştı. Yüzünü göğsüme gömdüğünde ben de onu sıkıca sarıp kısa saçlarını okşadım. O ağlamıyordu ama tişörtümü yumruklarının arasında çekiştirmesi benim ağlamamı sağlamıştı.
Uzun süre sadece sarıldık, ağlamamak için tuttu kendini ama acı dolu inleyişlerini duymuştum ara ara. Uyuduğunu düşündüğüm anda kafasını yavaşça göğsümden kaldırdı. Ellerimi suratına yerleştirdiğimde mimikleri her an tekrar ağlamaya başlamama neden olabilirdi.
"Bana bak," dedim gözlerini kaçırdığında. "Lütfen..."
Sonunda gözlerimiz buluştuğunda gitgide daha da kızardığını görmüştüm. Ağlasa bu kadar kızarmayacaktı belki ama hissettiği öfke gözyaşlarına izim vermiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
exile ¬ malik
Fanfiction"Artık vatanım değilsin..." diye mırıldandı üniformalı genç adam sevdiği kadına bakarken. "O zaman ben şimdi neyi koruyacağım?" - soldier zayn au. ©𝘇𝗮𝗶𝗻𝗳𝘁𝗺𝗲 {26072020} [dedicated to @irwinslotus] - #1 in zayn