wish i could run to you

1.8K 177 244
                                    

+100 vote


Genç asker, alnından vurulmuş arkadaşının gözlerine bulanık bakmaktaydı. Eline düşenin gözyaşı mı, yağmur damlası mı olduğunu anlayamadı ilk başta. Buğulanan gözlerle eline daha dikkatli baktı. Bir çift göz görür gibi oldu damlada. Bir çift göz ki şaşkın, afallamış ve tedirgin...

Son paragrafla nefesim kesilirken okuduğum kitabı sertçe kapatıp koltuğun diğer tarafına fırlattım.

Kitabın kesinlikle askeri hiçbir şeyle ilgisi yoktu. Olsaydı asla böyle bir kitap almazdım zaten. Genel olarak teknik terimler içeren, bilimsel bir kurguydu. Evrenin bana karşı olan nefreti yüzünden son paragrafında anlaşılmaz bir şekilde bir askerin en zor anlarına bağlamıştı. Kafayı yemek üzereydim.

Yatak odama patlayıcı yerleştirilmesinin üzerinden dört gün geçti. Hayatımın en boktan anlarından biriydi. Gördüğüm an ne yapacağımı şaşırmış bir şekilde donup kalmış, ardından Matt'in ismini bağırmıştım. Neyse ki polisler hızlı gelmişlerdi ve asker eşi olduğumdan çok da inanılmaz bir olay gibi gelmemişti onlara. Zayn'in düşmanı olup olmadığını sormuşlardı. Bilmiyordum ki. Tanrı bilir, belki yüzlerce, belki binlerce düşmanı vardı.

Eve son girip çıkan kişiler Tobey ve Kim olduğundan ikisinde de şüphelenmişlerdi. Kim'in böyle bir şeyi yapmasının imkansız olduğunu anlattığımda da geriye tek şüpheli kalıyordu. Onu da sorguya çekmişlerdi ama bir sıkıntı çıkmamıştı. Zaten çok emin olmasam da onun da yapacağını sanmıyordum. Gece uyurken bir şeyler olmuş olmalıydı. Güvenlik kameralarını inceleyeceklerdi, hala bir ses çıkmamıştı.

Zaten tek olduğum için huzursuz olmam yetmiyormuş gibi artık bir de yatağımın altında bomba olup olmadığını düşünmek zorundaydım. Mükemmel gidiyordu hayatım. Zayn de dönmemişti henüz eve. Annem haberi duyunca buraya gelmiş ve Zayn dönene kadar yanımda kalacağını söylemişti.

Zayn'e çok ihtiyacım vardı. Etrafımdaki herkese bu yaşanılanlardan Zayn'e bahsetmeyecekleri hakkında söz almıştım. Ama yine de ona sarılıp ağlamak istiyordum. Zaten sürekli ağladığım için neden ağladığıma pek takılmadan, sorgusuz sualsiz beni teselli ederdi.

Saçlarımı okşayıp karnımı öpmesine ve bana huzuru tattırmasına ihtiyacım vardı. Neredeyse altı gündür tek bir mesaj bile atmamıştı. Eğer sorun çıkmamış olsaydı şimdiye en azından iyi olduğu hakkında mesaj atardı. İçim içimi yiyordu. Kötü hissediyordum.

Kafamı geriye attığımda "Ne oldu?" diye soran karşımda oturan annemdi.

Kafamı kaldırıp ona baktım. "Kitabın sonunu beğenmedim."

"Kitap işte... Aç mısın? Hazırlayayım mı bir şeyler?"

"Canım istemiyor."

Zayn'in aç olup olmadığını bilmeden nasıl yiyebilirim?

"Sen bilirsin."

Bacak bacak üstüne atıp Kardashianların maceralarını izlemeye geri döndü. İç çekip duyacağı şekilde derin bir nefes verdikten sonra su içmek üzere ayağa kalktım. Bir bardak suyu mideme gönderirken salonla mutfağı ayıran tezgaha boştaki elimi yaslamıştım.

"Kocan ne zaman geliyormuş?" diye sordu oturduğu yerden.

Bardağı tezgaha bırakırken "Bilmiyorum." diye seslendim.

Artık evine dönmek istediğini anlatmaya çalışıyor.

Ona isterse gidebileceğini, Kim'i çağırabileceğimi söylemek üzereyken kapı çaldı. Zayn olmadığını biliyordum, o gelmeden önce mutlaka arar ve bir şey isteyip istemediğimi sorardı.

exile ¬ malikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin