Hani bazen hayatta hiçbir şey olmuyormuş gibi hissedilen anlar vardır ya, ben bu hissi sadece bir ana asla sığdıramadım.
Evlilik miydi beni, bizi bu hale getiren? Hayır, diyorum kendi kendime. Evlenmeden önce de böyleydik. Hatta birbirimizle tanışmadan önce de böyleydik. O zaman bunların yaşanacağını bile bile neden evlendik? Aşık mıydık gerçekten birbirimize? Her ne kadar cevap bulamayacağımı bilsem de aklımı yiyip bitiren sorgulamalarım her zaman yankılanırdı bu evin duvarları arasında. Yankılanırdı çünkü bomboş bir evdi bu.
Eksik olan ise eşyalar değildi.
O.
Aşık mıyım, diye sordum tekrar kendime. Sonra bakışlarım elimin altındaki kağıda kaydı. Farkında olmadan çizdiğim suratına baktım uzun uzun. Sorumun cevabını yine almıştım.
Tek başıma çizdiğim kaçıncı portresiydi, bilmiyorum. Sayamadım.
Birkaç ay önce söylediği bir şey aklıma gelince gülümsemeden edemedim.
Komodinin üzerinde unuttuğum portresini gördüğünde burukça tebessüm etmişti. Sanki neden onu çizdiğimi biliyormuş gibi bakıyordu. Sonra yatağa gelip beni göğsüne çekmiş ve ben huzurla dolarken sarı saçlarımı öpüp omzumu okşamıştı.
"Buradayım," diye sayıklıyordu ben uykuya dalarken. "Tam yanında. Hep burada olacağım."
Kağıdı buruşturup yine burada unutmamak için çöpe attım. O gelene kadar yeni bir şeyler çizmeye çalışmıştım ama bakıştığım tuval saatlerce bomboş kalınca ben de kağıt kalem alıp mutfağa geçmiştim. İlhamım yine oydu. Yine onun güzelliğini çizmiştim.
Sadece tek bir şeyden ilham alırken ressam olmak zordu. Belki çizdiklerim bu yüzden değer kazanmıyordu. Ya da belki de her şeyi bırakıp sadece onun yüzüyle ilgili bir sergi açmalıydım. Her detayını ezbere bildiğim yüzünü çizmek zaten en büyük alışkanlığımdı.
Ellerimi saçlarıma geçirip yüreğimdeki özlemle derin bir nefes aldım. Bileğimde ters dönmüş saati düzeltirken ne kadar uzun zamandır beklediğimi görünce halime acıdım.
Akşam dokuzda evde olacağım, dedi. Sabah beş. Sekiz saattir onu bekliyorum.
Ağlamamak için kendimi gülümsemeye zorladım. İşini yapıyordu sonuçta. Beni öylesine bekletmedi. Mutlaka bir şeyler olmuştur. Çünkü bana yalan söylemez.
Mutfakla birleşik olan salonun köşesindeki cam vitrin gözüme çarptı. Aldığı plaketler, madalyalar her zaman olduğu gibi yine anında göğsümü kabartırken bir de kendimi düşündüm. Onunla en çok gurur duyan insan bendim. Ama bu, bazen karşısına geçip "Bir karın var!" diye bağırmak istediğim gerçeğini değiştirmiyordu.
Yine de ona destek olmak zorundaydım. Zamanında onun bana destek oluşuna karşılık vermek için değil de, mutlu olmayı en çok hak eden insan olduğu için.
Midem yanmaya başladığında su içmek için ayağa kalktım. Su içerken kapı yavaşça ve sessizce açılmıştı. Bardağı tezgaha bırakıp elimin tersiyle ağzımı sildim ve ona doğru döndüm.
Direkt merdivenlere yönelmeyi planlarken mutfağın ışığının açık olduğunu fark edip bu tarafa baktı ve büyük, kaba botlarını çıkarırken göz göze geldik. Kepini de başından çıkarıp tezgahın diğer tarafına yürürken ben de kalçamı benim tarafımdaki tezgaha yasladım.
"Uyumadın mı?" diye sordu omzunun üstünden bana bakarak.
"Seni bekledim."
"İşim çıktı. Albay yanımdaydı, haber veremedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
exile ¬ malik
Fanfiction"Artık vatanım değilsin..." diye mırıldandı üniformalı genç adam sevdiği kadına bakarken. "O zaman ben şimdi neyi koruyacağım?" - soldier zayn au. ©𝘇𝗮𝗶𝗻𝗳𝘁𝗺𝗲 {26072020} [dedicated to @irwinslotus] - #1 in zayn