love you to the Moon and to Saturn

2.7K 219 262
                                    

+80 vote

Ölüyor gibi hissediyorum.

Pakistan'da patlayan bombanın ardından iki gün geçti. Zayn'e ulaşamıyor olmamın yanı sıra ne yaparsam yapayım on dört şehidin isimlerini öğrenememiştim.

Ağlama krizlerim gitgide daha da azalırken mutsuzluğum ve huzursuzluğum artıyordu. Öldüğünü bilmek bile bu kadar kötü hissettirmezdi ama böyle ikilemde kalmak ve neler olduğunu bilmeden evde beklemek beni bitiriyordu.

Patrick Henry'nin ya özgürlüğümü verin, ya ölümümü haykırışları kafamın içinde durmadan yankılanırken gerçekten bitiyordum.

Kahvemden bir yudum daha alıp bilgisayar ekranıma döndüm ve şehitlerin isimlerine bir kez daha ulaşmaya çalıştım. Bu son denememdi ve eğer yine bulamazsam kendimi en kötüsü için hazırlayıp Zayn'in bana verdiği kağıtta yazan isimlerden birini arayacaktım. Yapacak başka bir şeyim yoktu.

Yine uzun uğraşlarım sonucu hiçbir şey yapamayınca ekranı elimle kapattım ve ofladım. Benim için her ne kadar zor olsa da öğrenmem gerekiyordu. Konuşamasak bile yaşadığını bilmem gerekiyordu ve o on dört kişiden biriyse yine bilmem gerekiyordu.

Yatak odasına çıkıp Zayn'in verdiği kağıdı buldum ve en üstteki numarayı tuşladım. Telefonu kulağıma yerleştirdiğimde ellerim titriyordu ve birazdan konuştuğumda da sesim titreyecekti. Son on gündür aramalarımın cevaplanmamasına alıştığım için bundan da umudu kesmişken karşı taraf cevap verdi.

"Albay Richard Bruce. Evet?"

Ne diyeceğimi keşke önceden hazırlasaydım diye düşünmeden edemedim. O kendini tanıttığı için ben de böyle bir ihtiyaç hissedip konuşmaya başladı.

"Rahatsız ettiğim için özür dilerim. Ben Earth... Earth Malik."

Ses tonu birden değişmişti. "Malik mi?" diye sordu heyecanla.

"Evet."

"Yüzbaşı Malik'le bir ilginiz var mı?"

"Karısıyım."

"Tanıştığımıza memnun oldum. Komutanıyım."

"Ben de... Şey ben aslında rahatsız etmek istemedim ama Zayn bir şey olduğunda aramam için bu numarayı bırakmıştı. Ben... Bomba haberini gördüm-" Kelimeler boğazımda düğümlendi.

Ne demeye çalıştığımı anlayan Albay yumuşak bir ses tonuyla konuştu.

"Ulaşamadınız ve nasıl olduğunu öğrenmek mi istiyorsunuz?"

"Lütfen?"

"Buraya geldikten sonra helikopterle direkt görev yerine bırakıldılar. Zor bir görev. İşleri zor ama Yüzbaşı'na herkesten çok güveniyorum. Verdiğimiz on dört şehidin ikisi onun bölüğündendi. Telsizle iletişime geçebiliyoruz. Aklında neler döndüğünü asla tahmin edemem ama fiziksel olarak iyi olduğunu biliyorum. Endişelenmeyin."

Bu sefer akan gözyaşlarım mutluluktandı. "Teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim."

"Beklenmedik başka bir problem çıkmazsa büyük ihtimalle birkaç güne koğuşa dönecekler. O zaman konuşabilirsiniz."

"Tamam. Sağolun. İyi günler. Kolay gelsin."

Tam kapatacakken bana seslendiğinde telefonu tekrar kulağıma yaklaştırdım. "Efendim?"

"Pek iyi bir ruh hali içerisinde değildi... Şehitlerden dolayı. Yani, belki ona sizden bir haber verirsem daha iyi olur. Motive etmek için... Söylemek istediğiniz bir şey var mı?"

exile ¬ malikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin