standing here so tall

1.6K 130 64
                                    

Bayram için çok heyecanlıydı.

Normalde işte olacağını sanmıştık ikimiz de ama haber beklediği şey hallolmuştu. Gidecek bir yeri olmadığını söylediğinde de piknik yapmaya karar vermiştik. Bütün gün bizimle vakit geçirmişti, göl kenarında kahvaltı yapmıştık, çocuklarla oyun oynamıştık. Çok, çok güzel bir gündü.

Eve dönmek üzereyken Leo aradığında birkaç saniyeliğine huzurum kaçmıştı ama neyse ki düşündüğüm gibi bir şey değildi. Akşam maç vardı ve herkesi topluyorlardı. Zayn normalde reddederdi ama sanırım bayramın etkisiyle kalabalık olmak isteyip kabul etmişti. Bu yüzden soluğu Leo'nun evinde almıştık.

Timle yarım saat geçirmiştim ve Khaan hepsinden daha akıllıydı. Ciddiyim.

"Üşüyorum diyorum!"

Albert ona göz devirip bana baktı. "Sen üşüyor musun yenge?"

"Üşümüyorum ama hava güzel. Gerek yoktu açmaya."

"Var, var."

"Komutanım," Klimanın derecesini daha çok düşürdüğünde Charles ağlayarak kendini koltuğa attı. "Götüm dondu."

"Komutanla götlü konuşulmaz Charles."

Ve Charles içeriden örtü bulmak için ayaklandı.

Birazdan maç başlayacaktı ve hazır değildim. Liverpool olmasının dışında şampiyonluk maçı olması daha korkunçtu.

Benimle aynı korkuyu yaşayan iki kişi daha vardı. Albert ve Samuel. Geriye kalan herkes Liverpool taraftarıydı ve bu iki Chelsea'li manyak onları kızdırmayı seviyordu. Bu gece dayak yiyeceklerinden emindim.

Gelmeden önce eve geçtiğimizde Zayn maç için çok heyecanlıydı, bayram için olduğundan bile fazla. Nedenini sorduğumda çocuklarıyla izleyeceği ilk şampiyonluk maçı olduğunu söylemişti. Kalbim erirken fırsattan istifade o ara çocuklara özel aldığı minik Liverpool formalarını giydirmişti.

Leo ve Zayn markete gittiler, Zayn çocukları da hava alsın diye yanında götürdü. Onlar gittikten sonra klima kavgası başlamıştı zaten. Konu sürekli bana geldiği halde sessiz kalıyor ve her konu hakkında kavga edişlerini izliyordum.

Samuel elinde kahve dolu tepsilerle içeri girip ilk bana geldiğinde bir bardak aldım. İçerisi biraz soğuktu, sıcak bardak içimi ısıttı.

"Yenge, komutanı ikna et de pazar günü bir yerlere gidin. Lütfen. Yalvarıyorum."

Albert olduğu yerden ağlayacakmış gibi bana baktığında güldüm.

"Neden ki?"

"Bir sonraki görev için eğitim diyor. Pazar günü. Hadi onu geçtim, hangi komutan göreve özel eğitim verir? Yorulmuyor."

"Bir bildiği vardır herhalde?"

Zayn'in boşa bir şeyler yaptığını asla görmemiştim. Tamamen planlıydı, her adımı öncesinden hesaplanmış sağlam adımlardı.

"Sen yine de şansını denesen?"

Zayn'in karısı olduğum için her zaman saygılı ve mesafeli yaklaşırlardı. Ama çoğuyla ortalama aynı yaşta olduğum için Zayn etrafta olmadığında arkadaş gibi konuşmalarını seviyordum. Tavırları beni eğlendiriyordu.

"Eğitim varken asla kabul etmez ama denerim."

"Teşekkürler yenge. Aslında ben ikna ederdim ama," Uzaklara dalmış gibi yaptı. "Yeşil gözlerine bakınca kayboluyorum."

Kaşlarımı çattıktan sonra yüksek sesli bir kahkaha atmıştım. "Zayn'in gözleri yeşil değil Albert."

O güne kadar bildiği her şey yalanmış gibi baktığında daha çok güldüm.

exile ¬ malikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin