|damn I really thought that we would make it|
¦
Zorlu bir gündü. Evet, çok zor bir gündü ama yaklaşık bir buçuk aydır yakalamak için uğraştıkları, hatta Yüzbaşı Zain Javadd Malik'i iki hafta önce rehin tutan terör örgütünü sonunda ele geçirmişlerdi.
Gece bitmişti işleri, güneş yeni doğuyordu. Timdekilerin her biri ellerinde olsa çöküp uyuyabilecek derecede yorgundu ama yolda olan helikopteri beklerken nöbet tutmaya devam ediyorlardı. Mağdur olan birkaç aileyle ilgilenmesi ve etraftaki cesetlerin toplanılması için bir ekip daha çağırılmıştı, beklenen sadece helikopter değildi.
O ölülerin arasında geçen haftalarda timin elinden kaçmayı başarmış, kod adı Tilki olan ele başı da vardı. Dün gece buluşmuştu Yüzbaşı Malik'in zafer kurşunu Tilki'nin alnının tam ortasıyla. Üzerinde bir rahatlık olmasına rağmen silahını sımsıkı tutmaya devam eden Yüzbaşı, cesedin yanından geçerken tükürmek istedi yüzüne. Yapmadı. Yapsa haklıydı ama saygısı daha ağır basıyordu.
"Komutanım," diye seslenerek yanına gelen sarışın asker dikkatini dağıttı. "Dört tane küçük çocuk var. Susamışlar. Erzak yok."
Yüzbaşı derin bir nefes alıp Tilki'nin cansız bedenine son kez baktı, ardından derin düşüncelerinden sıyrılıp çocukların toplandığı yere döndü. Üçü erkek, biri kızdı. Yorgun görünmelerine rağmen kurtulmuş olmanın verdiği sevinç vardı her birinin gözlerinde. Zayıflardı.
Malik bir kez daha çocuklara göz ucuyla baktıktan sonra ciğerlerine oksijen gönderdi.
"Tim! Karşımda sıra ol!"
Zaten karşısında duran sarışın askerle birlikte toplam dokuz kişi anında önünde rütbe sırasına göre dizilmişti. Silahlarına sarılıyorlardı, güvende olsalar bile.
"Herkesin çantası yanında mı?" diye sordu Yüzbaşı.
"Evet komutanım!"
"Ne kadar suyunuz varsa hepsini çıkarıp bana getiriyorsunuz."
İlk önce garipsemelerine rağmen hızlıca emri yerine getirmeye koyulmuşlardı. Dokuz asker içinde az su kalmış bile olsa ellerinde olan her şişeyi komutanlarına götürürken Yüzbaşı da bu sırada çantasındaki ceketi ortaya sermişti. Herkes şişeleri ceketin üzerine attıktan sonra Yüzbaşı da elinde kalan bütün suyu diğerlerinin yanına ekledi.
Yüzbaşı adamlarına nöbet yerlerine geri geçmelerini emrettikten sonra silahını tek eline alıp diğer eliyle de ceketini bir çanta gibi kullanarak şişeleri çocuklara taşıdı. Çok bir şey çıkar mıydı, bilinmez ama en azından destek gelene kadar onları idare edebilirdi diye düşünüyordu.
Yaklaştıkça çocukların ona kahramanmış gibi baktığını daha iyi fark edince gülümsemeden edemedi. Kahraman yerine konulmak istemiyordu, sadece büyüdüklerinde kendisini hatırlamalarını diledi. Pakistan'dan kaçarken kendisini koruyan bir asker yoktu etrafında. O çocuğa verilemeyen güveni başka çocuklara vermeye çalışmıştı hep. Bu yüzden çok hassastı konu çocuk olunca.
"Su içmek isteyen?" diye sordu yanlarına vardığında. Üçü coşkuyla karşılamıştı.
Zayn iki erkek çocuğunun ortasına oturup ceketini açtı ve su şişelerini çocukların almasına izin verdi. Su ihtiyaçlarını giderdiklerinde Zayn'in üzerinde taşıdıkları dikkatlerini çekmişti.
"Gerçek silah o, değil mi?" diye sordu biri.
"Gerçek."
"Ben de kullanabilir miyim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
exile ¬ malik
Fanfiction"Artık vatanım değilsin..." diye mırıldandı üniformalı genç adam sevdiği kadına bakarken. "O zaman ben şimdi neyi koruyacağım?" - soldier zayn au. ©𝘇𝗮𝗶𝗻𝗳𝘁𝗺𝗲 {26072020} [dedicated to @irwinslotus] - #1 in zayn