there must be a sweeter place

1.5K 149 119
                                    

En fazla 5 bölüm yazarım dediğim kitap 110k... Bu bölümü hak ettiniz

Özel bölüm.

-

Zihnini ve bedenini kontrol etmeyi küçük yaşta öğrenmişti.

Her zaman dikkatli, adımlarını sağlam atan, etrafında gelişen olayların kendisini etkilemesine izin vermeyen zihni, bugün kontrol edemediği duygular içinde yanıp tutuşuyordu.

Göğsünde bir his vardı. Görmezden gelmeye çalıştığı bir his.

Birkaç saat önce döndüğü görevle ilgili bilgilendirme yaptığı komutanına asker selamı verip çıkmak üzereyken kapı kolunu bırakıp yavaşça geri döndü.

"Komutanım?"

"Evet Üsteğmenim?"

"Ben..." Çekiniyordu, izin istemekten nefret ederdi. "Önemsiz komutanım. İyi günler-"

"Bekle."

Tam çıkacakken komutanı seslendiğinde tekrar ona döndü. "Emret komutanım?"

"İzin mi isteyecektin?"

Dudaklarını birbirine bastırıp sanki kırk yılda bir kez izin isteyişi kötü bir şeymiş gibi suçlu bir havayla başını salladı. "Çok önemli değil komutanım, sorun yok."

"Bir yere gitmen gerekiyorsa git Zayn."

"Önemli değil komutanım-"

Albay bilgisayardan tarihe baktı.

"Git dedim," Babalar günü. "Senin için önemli olduğunu biliyorum."

Yenilgi dolu bir nefes verdi ve kafasını sallarken yüzünde buruk bir tebessüm vardı. Albayın elinde büyümüştü, tabii ki bugünün Zayn için ne anlama geldiğini ve her yıl gerçekleştirdiği rutini biliyordu.

İzin verirdi, seve seve. Genç askerin duygularından kaçmak için kendini işine vermesine alışkındı, bulduğu fırsatları değerlendirip onu kendisiyle baş başa bırakmaya önem veriyordu.

Zaten çoğu zaman kendisinden başka kimse olmuyordu ki etrafında. Oradaydılar ama kalbi, zihni ıssızdı. Leonardo vardı. Albay. Bir de geçen ay ona yeminler ettiren kadın. Gerçi o artık yoktu.

Asla gerçek bir kadın bulmayacaktı onu. Gerçekten kendini bekler sanmıştı. Birkaç görevi beklemişti de, sonra fark etmişti aslında neyi beklediğini. Bir daha hiçbir kadına dokunmayacağına karar vermişti. En azından evleneceği bir kadın bulana kadar. Kimseye elini sürmeyecekti. Bu günahı gerçekten paylaşmak istediği birini bulana kadar. Bir daha asla.

Bugünün ne olduğunu unutabilecek bir sürü dert vardı peşinde ama yapamıyordu. Arabasına yerleşirken göğsündeki ağırlık kendini belli etti yine. Babasının ruhunu taşıyor gibi hissediyordu bugün, bütün gün peşinden ayrılmamış ve bolca dua etmesini sağlamıştı.

Gaza yüklenirken dışından bir küfür savurdu. Gidebileceği bir mezar bile olmamasına isyan etmişti. Siktiğimin günü, canım acıyor.

exile ¬ malikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin