İnsanlar içlerindeki güçle çoğaldılar. Çoğaldıkça güçlerini gelecek nesillere aktardılar. Kronali'nin gözleri önündeki bir avuç insan, içlerine tutunan varlıklarla beraber dört bir yana dağıldı ve zamanla aileler ve sonunda Ev'ler oluşturdular.
Dünyanın dört bir yanına dağılmış varlıklar, dört ana evi kurdu. Doğuda Kayberenler batıda Tlaloclar kuzeyde Gamayunlar ve güneyde Gugalanna evi.
Evler; kendi içlerinde aileleri barındıran, tamamı soyuyla varlık kanı taşıyan insanlardan oluşuyordu. Evlerde milliyet yoktu. Onlar hangi milletten olursa olsunlar safkan aileye sahipse kuzen sayılıyorlardı. Ev yöneticileri, kendi kasabasından sorumlu bir şerif gibi nizamı sağlıyor ve olası kötü durumlara karşı evini korumaya çalışıyordu.
İlk zamanlarda kabile hayatı yasayan evler, zaman ilerledikçe büyüdü ve güçlendi. İlk çağda şehirler kurdular, Orta çağda şatolarda yaşadılar. Yeni çağ da artık eğitim binaları, şehir hayatları ve sosyal yapıları ile tamamen kendilerine özel mülklerinde güvenle yaşamlarını sürdürüyorlardı.
Insanlardan izole kalmaya gayret etseler de, Evlerin dışında kalmış varlıklar insanların arasında yaşamaya başlamıştı. İnsanlarla evlenip aile kurmuşlar ve bu evliliklerden sonra güç sahibi bazı çocuklar dünyaya gelmişti. Güçleri kusursuz bir şekilde kullanabilmelerine rağmen onlar Evlere layık bulunmadı. Zaten çoğu da evlerden bi haber yaşantılarını sürdürüyorlardı. Konak varlık olarak bilinen ve safkan kabul edilmeyen varlıklar, kurulan Büyük Akademi sayesinde kendilerinden başka varlıklar olduğunu öğrendiler.
Kronali her şeyi izledi. Tüm zamanlarda tüm olayları izledi..
Tmavy sahneye her çıktığında zamanı bitirip döngüyü yeniden başlattı. Evet ölüyordu, durdurduğu her döngü kendinden bir parça koparıyor ve varlığını daha da silik hale getiriyordu. Kendi gibi insanlara tutunmayı reddeden Diyara Kronali'nin tek dostuydu. Son döngüyü başlatmak üzere iken ellerini tuttu dostunun.
" Tmavy bu defa öldü. Neden kendine bunu tekrar yapıyorsun? Öleceksin Kronali! Bu son, görmüyor musun?"
Derin bir nefes alıp gözlerini kapattı. Rüzgarı ve savrulan yaprakların hışırtılarını zevkle dinlemeye başladı. Dünyaya dair en sevdiği şeyin bu olabileceğini düşünüyordu şimdi. Ay ışığının haylazca dans ettiği göle kaydı gözleri. Bir bedene sahip olmak da sevilebilecek bir şeydi . Öyle ya bedeni olmasa bu hisleri de tadamazdı. Karışan kafası aklını meşgul ederken Diyara'nın emir tonu ağır basan serzenişi doldurdu kulaklarını.
" Kendine gel! Sen insan değilsin! Neden onlar gibi aptalca davranacaksın? Neden kendini feda edeceksin!"
Diyara'nın sözleri biter bitmez Kronali'nin cansız sesi ile döküldü kelimeler."' Hiç yaratılmamış olmayı dilerdim."
Şefkatle baktı dostunun gözlerine. Kendisine ne denli kızdığını elbette biliyordu ama elinde değildi. Varlıklar hiç olmasaydı insanlar mutlu olabilirdi işte.
Diyara'nın sesi daha öfkeli çıkacaktı artık. Sakinlik abidesi gölgesiz, resmen çıldırmaya doğru ilerliyordu.
" Tmavy'nin sapkın kötülük takıntısını neden kendine mal ediyorsun? Yaratılmaması gereken O! Ne sen ne de başkası anlıyor musun?" Nefeslenip devam etti:
" Hazar ve arkadaşlarının ölmesi bizim meselemiz değil! Savaşlar olur insanlar ölür. Yüzyıllardır elinde o aptal tepsiye bakıp sen de izliyorsun zaten! Insanlar savaşıyor ve ölüyor! Yaptıkları en iyi şey bu!"
Şefkatli gözler şimdi öfkeyle parlıyordu ancak duyduğu öfke dostu Diyara'ya değil bizzat kardeşi Tmavyeydi.
" Yıllardır engellemeye çalışıyorum! Yüzyıllardır elimde zaman tepsisiyle her anı kontrol ediyorum. Tmavy harekete geçer de göremezsem diye! Bu nedemek bilemezsin Diyara. Her hamlesi karşısında başarısız olup hayati yeniden başlatmak ve tekrar tekrar her şeyi izlemek ne demek bilemezsin!"
" iyi ya! Ilk defa başarılı olduk. Hazar denen izci Tmavy'i ortadan kaldırdı. Artık döngüyü yeniden başlatmak niye? "
" Masumlar öldü.. Çok masum öldü Diyara.. Tmavy yüzünden kardeşlerimizi taşıyan varlıklar ve masum insanlar öldü. Aslında farkında değilsin ama gerçekten Tmavy kazandı! Ölse bile zafer ONUN!"
Biraz ileride duran kardeşinin cansız bedenine baktı. Hazar'ın Tmavy'nin boynuna doladığı kollarının ölmesine rağmen ne kadar sıkı olduğunu görmek çok zor değildi. Daha ileride Kayzer ve Kayra'nın uyuyormuş gibi birbirlerine yaslanmış cesetleri, Rosa ve Gölge.. Hepsi bu savaşın masum kayıplarıydı.
Kararını vermişti. Yürümeye başladı. Tmavy'nin cesedine doğru ağır ağır yürüyordu. Yanından geçerken yüz üstü düşmüş ve Hazar'dan hemen önce ölmüş Elayas'a takıldı buğulu gözleri. Sırtındaki yara kırmızı kanla kaplanmış gömleğinin içinde parlıyordu.
Adımlarını daha da hızlandırıp üst üste düşmüş Hazar ve Tmavy'e yaklaştı. Önce kardeşinin yüzüne yapışan saçlarını temizledi. Kullandığı beden zavallı Yudel'in annesiydi. Üzerinde duyduğu suçluluk daha da ağırlaşıyordu.
Boğazlarına saplı bıçağı çıkararak kişini ayırdı. Kısa pembe saçlar kandan bir havuzun içinde kızıl bir çamura batmış gibi duruyordu.
" Zavallı çocuğum. Üzgünüm.. "
Dönüp kendini sabırsızlıkla izleyen Diyara'ya son bir bakış attı. Kafasını olumsuz anlamda hızla sallayan Diyara, itirazının hiç bir ise yaramayacağını biliyordu elbette.
Zamanın efendisi son hakkını kullanacaktı. Döngüyü yeniden başlatmak için Hazar'ın alnının ortasına işaret parmağını koyup dairesel hareketler ile büyülü sözleri söylemeye başladı.
Yeni döngü başlayacak ancak bu defa varlıkların insan bedenine girmediği bir dünyaya uyanacaklardı. O zaman Tmavy bu kadar masumun kanını dökemez ve belkide her şey daha güzel olabilirdi.
Olabilir miydi?
Cevabı sonraki bölümlerde..
Merhaba herkese! Nasılsınız? Hikaye toparlanmaya başladı sanki?
Tahminlerinizi heyecanla bekliyorum.
Eleştiri ve önerilerinizi yazmaktan çekinmeyin❤
Sonraki bölümde görüşmek üzere..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM OYUNU SERİSİ 1, 2 Ve 3
FantasyÖlüm Oyunu Kabulleniş ve Ölüm Oyunu Parçalanma Ve sonunda Ölüm Oyunu Uyanış ile 3 kitap bir arada.. Bu hikayenin birden çok başrolü var. Bu hikâyede birden çok kişinin aşkı var. Bu hikâyede intikam peşinde koşan çok kişi var. Hepsinin düşmanı ortak...