Kayzer ve Kayra Başkanlığın verdiği yetki ile insanlar ve varlıkların yeniden iç içe olmaları için devlet görevlileriyle yapılacak toplantıya katılmak üzere Sidney şehrine gelmişlerdi. Dünyanın sayılı güçteki devletlerinden bir çok yetkili, Varlıkları tekrar kabul etmek ve insan hayatı içindeki yerlerinin temini adına bu toplantıya katılmıştı.
Eskisi gibi Varlık- insan işbirliği yapılacak ve isteyen varlıklar tekrar insanların okuduğu okullarda okuyabilecek ve mesleki seçimler yapabileceklerdi. Tek fark herhangi bir devlet vatandaşlığı ile değil de evrensel bir kimlik kullanabilecek olmalarıydı. Böylece tüm anlaşmalı ülkelerin kapıları Varlıklara sınırsız bir şekilde açılmış oluyordu. Ayrıca Varlıkların resmi olarak kendilerini siyasi tanıtma hakkı da tarihte ilk kez verilmiş oluyordu. Elbette varlıkların özel güçleri insanların faydalanabileceği yeni bir güç kapısı haline de gelmiş oluyordu. Akıllardaki tek soru
- Bu işten zarar gören yine varlıklar mı olacak? Sorusuydu.
Kayzer ve Kayra kafalarını kurcalayan bu gerçekle istemeyerek te olsa bu toplantıya katıldılar. Emir Axell Tlaloc tarafından verilmişti ve Başkan itiraz kabul etmyen bir yapıya sahipti.
Toplantı sonunda Başkan ile görüşmek üzere Ana karadan ayrılan çift, kendileri ile beraber bir kaç temsilcinin de yer aldığı büyük bir gemiyle açılmıştı. Temsilcilerle sohbet ettikleri esnada büyük bir gürültüyle gemi güvertesinde savruldular. Kulakları sağır eden patlama sesi sonrasında kalkabildiklerinde havaya yayılan boğucu sıcaklık ile rahatsız hissetmeye başlamışlardı. Bir dakika içinde ise geminin üzerine kapanan büyük dalga felaketin başlangıcı oldu.
Dalganın şiddetiyle yan yatan gemi basınç ile etrafında ne varsa dibe çekiyordu. Yolcuların büyük çoğunluğu ilk çarpma anında ölmüştü. Geri kalanlar ise çığlık çığlığa kurtuluş mücadelesinin içine girmişlerdi.
Kaosun ortasında Kayzer çırpınarak kaybettiği Kayra'yı arıyordu. Dibe kadar çöküp tekrar yukarı çıktığında O'nu en son güvertede gördüğünü hatırladı. Şimdi etrafında kendi gibi bir kaç kişi sağ kalmak için savaş veriyordu ancak Kayra içlerinde yoktu.
Sakin kalmaya çalışarak tüm gücüyle bağırdı. Tek yapabildiği buydu. Ancak ise yaradığı söylenemezdi çünkü herkes bağırıyordu.
" Kayra! Kayra!"
Umudu tükenmeye başladığında geminin enkazından daha ileriye yüzmeye çalıştı. Açık alana geçebilirse görüşü genişler ve Belki Kayra'yı bulabilirim diye düşünmüştü.
Yüzmeye başlamışken gücünün tükenmesinin an meselesi olduğunu fark etti. Çarpmanın etkisiyle yaralanmıştı zaten. Yine de kendini sonuna kadar zorlamakta ısrarcıydı. Bu cendereden Ya Kayra ile çıkacaktı ya da onunla birlikte ölecekti.
Büyük bir sızı hissetti önce.Görüşü bulanmaya başladı. Sızısından anladığı kadarıyla basının arkasından bir darbe almıştı. Çok geçmeden bilincini de kaybetti. Hareketsiz halde su içinde yatarken yavaş yavaş dibe doğru sürüklenmeye başladı.
****
Yudel'in kollarından zoraki kurtulan Hazar büyük şaşkınlık ve öfkeyle Yudel'e bakıyordu. Olayın bahçede değil de ısrarla Akademi'nin giriş salonunda gerçekleşmesinin altında yatan sebebi merak ederken gözü kısa süreliğine kapıya takılınca parçalar yerine oturmuştu. Yudel aslında Elayas'a gövde gösterisi yapmak istemiş ve bunun için de Hazar'ı kullanmıştı.
Fısıltıyla yalnızca " Git Yudel" dedi. Yudel olumsuz anlamda başını sallarken kolunu tutup yalvarırcasına bakmıştı. " Olay çıksın istemiyorum".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM OYUNU SERİSİ 1, 2 Ve 3
FantasyÖlüm Oyunu Kabulleniş ve Ölüm Oyunu Parçalanma Ve sonunda Ölüm Oyunu Uyanış ile 3 kitap bir arada.. Bu hikayenin birden çok başrolü var. Bu hikâyede birden çok kişinin aşkı var. Bu hikâyede intikam peşinde koşan çok kişi var. Hepsinin düşmanı ortak...