21. Bölüm Taşların peşinde

1.1K 107 62
                                    

Elayas’ı öyle yaralı bir halde bırakmak içime hiç sinmemişti. Yudel'in acılar içinde kıvrandığını görmeye de daha fazla dayanamamıştım. Ben bu kadar etkileniyorsam Yadira’yı düşünemiyorum bile.

“ Yadira, Yadira.. Nerede olabilirsin? Nereye bakmalı?”

“ Buradayım!!”

“ Ayyy!”

Arkadan boynuma sarılan kısa kollar beni biraz korkutmuştu. Döndüğümde Yadira gülen gözleriyle karşımda duruyordu.

“ Kahvaltı için arıyordun beni dimi?”

“ Yedin mi yoksa?”

“ Hayır. Hadi beraber güzel bir kahvaltı edelim"

Gülümseyerek koluma girdi ve beraber yemekhaneye doğru ilerledik. Roza bizi görünce masasını işaret etti ama kafamı sallayarak durumu anlamasını umdum . Yadira'yı ne kadar çok insandan uzak tutabilirsem o kadar çok oylayabilirdim.

“ Neden Roza'nın masasına geçmiyoruz?”

Beklemediğim bu soru karşısında ne diyeceğimi bilememiştim.

“ Ahhaa Leon'la yalnız kalmasını istiyorsun. Bence harika bir ikili oldular"

Zoraki gülümseyerek onayladım. Birden ciddileşip yüzüme bakmaya başladı .

“ Abimin durumunu saklamaya çalışıyorsun değil mi?”

Gözlerimi o kadar açmıştım ki küçük çaplı bir kahkaha patlattı.

“ Ben ruh Sözcüsüyüm Hazar. Ruhlarla konuşabiliyorum. Lütfen kendini daha fazla zorlama"

“ Benim yanımdayken ruhumla mı sohbet ediyorsun? Kendimi dışlanmış hissettim"

Yaptığım zoraki espri hoşuna gitmişti. Gülümseyerek çayından bir yudum alıp konuşmaya devam etti:

“ Aşûra’nın bilge ruhlarıyla konuştum. Biraz uzun sürecek ama abim uyanacak. Onu iyileştiriyorlar.  Merak etme olur mu?”

“ Seni teselli etmem gerekirken sen beni teselli ediyorsun. Sen çok farklı bir insansın Yadira. Seni tanıdığım için çok şanslıyım”

Sevgiyle gülümsedi. Biraz da utanmıştı. Konuyu değiştirmek için başka konulardan sohbet etmeye başladı. İçim daha da rahatlayarak  sohbetine eşlik ettim. Kafamda Elayas'la arasındaki meseleyi sorup sormamak vardı ama keyfini kaçırmaktan korkuyordum. Yüzüme yine dikkatli bir şekilde bakmaya başladı. Bu bakışı her attığında tedirgin hissediyordum.

“ Biliyor musun eğer ruhlara bir renk vermem gerekseydi şu an ki ruh halin kahverengi olurdu.”

“ Neden peki?”

“ Endişenin rengi kahverengi bence. Ne için endişe ediyorsun? Ruhu pembe olarak dolaşan sevgilin için mi?”

Pembe mi? Elayas için pembe mi  demişti? Çayımı püskürtmemek için kendimi zor tutmuştum.

“ Kimmiş benim sevgilim?”

Bilmiş bilmiş gülümsedi.

“ Elayas elbette"

“ O benim sevgilim değil.”

Tek kaşını havaya kaldırıp “ Henüz değil “ dedi.

Gözlerimi devirince bilmiş edasıyla yüzünü yüzüme yaklaştırdı.

“ Pembe pembe dolaşmasının sebebi artık asla olmayacak diye yüzüne kükrememen"

“ Peki benim ruhum genelde ne renk? Ben de Elayas gibi pembe pembe dolaşmıyorum herhalde?”

“ Bunu söylemek çok zor. Sen genelde endişeli ve tedirgin oluyorsun. Sana daimi bir renk veremem.”

Roza ve Leon’a dönüp “ Ama onlar sürekli Kırmızı” diye güldü.

Öğlene kadar beraberdik. Derslere katılmaya başladığı için derslere de beraber girdik. Tavita yine gözleriyle beni öldürerek 2 saat durmaksızın ders işledi. Bu günkü konumuz birleştirilmesi hedeflenen taştı.

“ Efsaneyi daha önce konuşmuştuk. Bilge bir Türk tarafından bölünen dağın kalbi Loketler'in madalyonları oldu. Bu parçalar sadece Kurt dişiyle bölünmüştü hatırlarsanız. Peki neyle birleştirilebilir sizce?”

Kimseden ses çıkmıyordu. Kendimden emin bir şekilde elimi kaldırdım. Benim dışımda başka kaldıran olmadığı için isteksizce bana söz verdi.

“ Konuş bakalım izci Ghataka.”

Normalde her konuşanın yanına ceylan gibi sekerek gitme âdeti vardı. Konuşan ben olunca uzaktan dinlemekle yetindi.

“ Ne amaçla birleştirdiğimize bağlı.” dedim .

“ Açar mısın biraz?”

“ Elbette. Yok etmek istiyorsak çapraz güç sahibi iki varlık birleştirebilir. Adaletin sembolü Ghataka ve Temiz kalbin sembolü İzci olan varlıkların bünyesinde aynı zamanda diğer gücüde barındırması gerekir.”

Tavita anlattıklarımdan etkilenmişti. Normal şartlarda bana puan bile vermesi gerekiyordu. Ancak ben düşürmesinden korktuğum için buna bile şükrediyordum.

“ Peki Hazar,devam et ya yok etmek istemiyorsak? “

“ O zaman bir loket kolaylıkla birleştirebilir. Ve mutlak gücün sahibi olur.”

Kafasıyla oturmamı söyleyip Loket tarihini anlatmaya devam etti. Acı dolu 2 saatin sonunda dudaklarını bebek gibi büzerek “ Dersin sonuna geldik canlarım.” Dedi.
Herkes çıkmak için hazırlanırken birden sesi yükseldi:

“ Çirkin ördek yavrusu 5 puan!”

Kızlar kimi kastettiğini anladığı için direk bana dönmüştü. Erkekler gözlerini Tavita'dan pek ayırmadığı için oralı olmamıştı. Puan aldığım için sevinsem mi yoksa bu cadının hakaretlerine kızsam mı bilemiyordum.

Yemeği aceleyle yiyip Göle doğru yola çıkmaya karar vermiştim. Biraz da yüzmek fena olmaz diyerek Roza'nın boynuna sarılıp iltifatlar dizmeye başladım.

“ Haşin Zeynam . Çömez Zaman Arsızlarının en güçlüsü !”

“ Benim için çok ağırsın tatlım. Taşıyamam “

“ Yapma Roza. Elayas’tan en az 10 kilo daha hafifim.”

“ Nöbetim var ama. Leon’la biraz oturmak istiyordum.”

“ Yarın ki gece nöbetimi Leon'a  devrederim sabaha kadar oturursunuz. Olmaz mı?”

Gözleri neşeyle parladı. Yanaklarımı sevinçle sıkıp “ Nereye gidiyoruz? “ Diye sordu.

“ Göl kenarına”

“ Ee araçsız nasıl döneceksin? “

“ Araçla gelecek biri var, dert etme. Niye öyle dudağını acayip acayip büküyorsun? Bana mı gülüyorsun sen?”

“ Romantik serseriler diyorum. İyi ki varlar"

“ Kes sesini Roza. Çalışmam lazım. Hadi"

10 saniye içinde göl kenarındaydık. Beni yere bırakıp “ iyi eğlenceler” diyerek ortadan kayboldu.

İlk işim ayakkabılarımı çıkarıp toprağı hissetmek oldu. Bu huzuru seviyordum. Suya doğru uzanıp ellerimle suyu şekillendirmeye başladım. Aklıma gelen her şekli suya verip büyütmeye çalışıyordum. İzci olmak beni hep korkutmuştu ama ben Ghataka olmak için doğduğumu düşünüyordum.
Biraz ileride bir arazi aracının sesi çalışmamı bölmüştü. Gelenin Elayas olduğunu bildiğim için kalbim hızlı hızlı çarpmaya başlamıştı.

ÖLÜM OYUNU SERİSİ 1, 2 Ve 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin