Gece ne kadar kasvetli olursa olsun bilirsiniz ki sonunda güneş doğacak, sımsıcak umutlarla benliğinizi saracak. Benim güneşim bu gece doğmak bilmiyordu. Kâbuslu gecem bitmek bilmiyordu. Tüm gece tüm ömrümde yürüdüğümden fazla yol yürüdüğümü düşünüyorum. Aksi halde bu kadar yorulmam imkânsız. İnsanlar dilenmek için uyurlar acı çekiyorlarsa eğer unutmak için uyurlar. Ben uyudukça yoruluyorum, uyudukça acı çekiyorum. Gece nefes nefese uyandım. Gözlerimi açtığımda dizlerimin sızladığını hala hissedebiliyordum. Dizlerimi kendime doğru çektiğimde iki dizimde de bir an devasa morluklar gördüğüme yemin edebilirim. Kafamı sağa, duvara çevirdim. Orada altı yaşımdayken yaptığım hayali ailemin resmi vardı. Bu yaşıma kadar defalarca sevip okşadığım o beceriksizce yapılmış resme bu gece nasıl hasretle dokundum anlatamam. İnsan kimsesiz olunca yaşadığı her şey gerçekten acıtıyor. Telefonumu elime aldığımda saatin 3 olduğunu gördüm. Kafam yorgundu, vücudum yorgundu ama ben uyuyamıyordum. Uyursam acaba başıma ne gelecek diye düşünmekten daha da yorgun düşüyordum.
Tüm hafta böyle geçti. Geceleri bitmek bilmeyen kâbuslar, nefes nefese acıyla bölünen uykularım artık iyice benliğimi bitirme noktasına getirmişti. Balkar bendeki değişimin farkındaydı ama üzerime gelmiyordu. Bu benimde işime geliyordu açıkçası. Ne diyebilirdim ki? Kendime bile açıklayamadığım şeyleri ona nasıl anlatabilirdim? Ve en önemli soru: nasıl kurtulabilirim? Kendimi herkesten soyutlamış bir şekilde olmaktan kurtarmakla başlamalıydım işe. Bunun içinde o gece bana iletilen mesajdaki gibi peşine düşüp cevapları kovalamam gerekiyordu. Kararımı vermiştim ama bu seferde önümde kocaman bir engel vardı: NEREDEN BAŞLAMALIYIM?
Öğle yemeğinden sonra bahçeye çıkmış güneşin son demlerinin tadını çıkarıyorduk. Bankta oturmuş çantamı karıştırıyordum Balkar ise dizlerime yatmış kitap okuyordu. Bir an okuduğu sayfaya gözüm takıldı. '' Rüyalar her dönem varlığı tartışılmış yok olanlardır'' şöyle devam ediyordu: '' Gördüğünü söyleyen kişi rüyasını anlattığında kendisini ispatlayamaz çünkü şahidi yoktur. Öyleyse varlığını nasıl kabul edebiliriz?'' Derin düşüncelere daldım. Öyle ya nasıl ispatlayabilirim gördüklerimi? Deli saçması.. Balkar hızlıca doğruldu. İrkilerek ayrıldım kafamın içinden.
'' canım hadi ders başlıyor, istersen asabiliriz ama'' dedi gülümseyerek. Şaşırmıştım. Balkar ders asmaktan bahsediyor. Sanırım ona kötü örnek oluyorum.
'' Annenler görüşmemizi yasaklarsa haklılar biliyorsun değil mi?'' dedim gülümseyerek.
'' o da nereden çıktı şimdi?''
'' yürü hadi yürü sana kötü örnek oluyorum ben. Sahi ders ne?'' Balkar sesli gülmeye başladı bu sorum karşısında.
'' bir an gerçekten düzgün bir öğrenci olmaya karar verdiğine inanacaktım neyse ki Hazar gibi konuşmaya başladın''
Dirseğimle sert bir şekilde dürttüm. Hızlı adımlarla yürümeye başladım. Arkamdan elinde kitaplarımız koşuyordu.
'' Hazar 211 numaralı sınıf unutma sakın'' sesi hala alaycıydı.
''sınıfı gayet iyi biliyorum düş peşime!'' kalabalığa doğru ilerledik. Yavaş yavaş herkes sınıflara dağılıyordu. 211 numaralı sınıfın önünde bekleşenlere yaklaştım. Koyu bir sohbete dalmışlardı. Beni görünce gülümsediler. Azad kolunu omzuma dayadı.
'' Hazar uykuya hazır mısın?'' yüzüne baktım gülümseyerek. ''uyku benim göbek adım dedim.''
''o halde en son uyuyakalana hafta sonu yemek ısmarlanacak. Tüm sınıfı dahil ediyorum'' dedi yüksek sesle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM OYUNU SERİSİ 1, 2 Ve 3
FantasyÖlüm Oyunu Kabulleniş ve Ölüm Oyunu Parçalanma Ve sonunda Ölüm Oyunu Uyanış ile 3 kitap bir arada.. Bu hikayenin birden çok başrolü var. Bu hikâyede birden çok kişinin aşkı var. Bu hikâyede intikam peşinde koşan çok kişi var. Hepsinin düşmanı ortak...