Bu kitabı yazmam için beni ikna eden ve bu dünyayla beni tanıştıran biriciğime sonsuz sevgilerle.. iyi ki doğdun ablasının zeyno'su...❤ delicesinehayat
“ Git buradan!”
“ Lena?”
“ Seni gördüğüm günden beri her şey berbat!”
“ Lütfen söyleme öyle. Ben seni gördüğüm günden beri ölesiye mutluyum. “
“ Eğer rüyalarıma girmeseydin eğer peşine düşmeseydim belki Balkar ve Tavita yaşayacaktı..Herkesten nefret ediyorum! Annemden, babamdan madalyonlardan ve bizi birleştiren kaderden!”
“ Benden nefret etme lütfen. Ben bunu duymaya dayanamam..”
“ Eğer beni değil de Tavita'yı sevseydin her şeyini elinden alan ben, son mutsuzluğunun da sebebi olmayacaktım!”
“ Eğer sen olmasaydın kimse olmazdı. Çocukluğumdan beri rüyalarımda gördüğüm yeşil gözlü kızı arayarak geçerdi ömrüm. Hazar sen benim tutunduğum tek güzel şeysin .”
“ Bu kader arkasında çok ceset bırakıyor Elayas! Ve ben artık ceset görmek istemiyorum! Bildiklerim dışında bilmediğim daha kaç kişi var benim yüzümden ölen! “
“ Bunu da aşacağız söz veriyorum. Lütfen artık konuşma çünkü canım yanıyor. Bana yabancıymışım gibi bakmana dayanamıyorum. Beni sevmekten vaz geçme ihtimalinden çok korkuyorum.”
“ Üzgünüm Elayas. Belki de sadece iyi arkadaş olmalıydık. Görevini yerine getiren ama yolları sonrasında ayrılan iki iyi arkadaş. Ötesi belki de birimizin ölümüyle sonuçlanacak! Ben artık benim veya senin yüzünden birinin daha ölmesini istemiyorum.”
Göz yaşlarımın titrek netliğinde geriye doğru gidip duvara dayandığını görebilmiştim. Yüzü parçalanan kalbinin yansıması olarak allak bullak olmuştu. Kapıyı açıp usulca çıktı. Sonrasında ne ben sordum ne de o yanıma geldi..
“ Lena ağlıyor musun?”
“ Hıı?”
“ Uyan tatlım kabus görmüş olmalısın ve hepsi uykuda kaldı. Hadi toparlan"
“ Onu bulabildiniz mi?”
Roza hiç bir şey söylemeden yüzüme bakıyordu. Tavita öleli 2 haftadan fazla olmuştu. Ben o gece Elayas'a o kadar ağır sözler söylemiştim ki her biri birer tokat gibi uyuduğum anda yüzüme çarpıyordu. Ellerimi gözlerime bastırıp artık çıkmasından yorulduğum göz yaşlarımı engellemeye çalıştım. Pek işe yaramasa da en azından çabalıyordum .
“ iz sürüyor. Babası yanında merak etme artık. Tavita’nın sakladığı taşı bulup gelecek göreceksin”
“ Sabah elinde olan taşı ne kadar uzağa saklamış olabilir ki? Dövüş esnasında elindeydi. Kayzer aklını okuyamıyordu biliyorum”
“ Uzakta olduklarını da nereden çıkarıyorsun? Bu civarda arıyorlar . Kayzer beni öldürecek ama söylemem lazım”
Aniden toparlandım. Merakla dinlemeye başlamıştım.
“ Eeee? Konuşsana kızım delirtme adamı! Nerede Elayas?”
“ buralarda işte. Arada yanlarına gidiyorum. Berbat görünüyor. Tavita Eric vasıtasıyla bir yere gömmüş . Eric konuşmuyor Kayzer ve Gölge sürekli sorguluyorlar. Frey ve Elayas dağın çevresinde arıyorlar işte. “
“ Beni ona götürür müsün? “
Sesim titreyerek çıkmıştı. Gidip sarılmak ve söylediğim her şeyden pişman olduğumu söylemek istiyordum. Roza’nın yüzü düştü. Beni reddetmekten çok başka bir şey için kıvranıyor gibiydi.
“ O istemiyor.”
“ Kim? Neyi istemiyor?”
“ Elayas.. senden uzak kalmaya karar vermiş.”
Şimdi o gece kalbini nasıl tuz buz ettiğimi anlamıştım. Ben onun yüzüne haykırırken O arkadaşımız vasıtasıyla haber yollama nezaketini göstermişti. Hoş yüzüme söylese sanırım ondan daha beter bir hale gelirdim. Kaderimsin deyip elimi tutan adama kaderin batsın dercesine arkamı dönmüştüm. Ben sevmeyi beceremiyorum sanırım. Sevdiklerim ya ölüyor ya da sürünüyor..
Günler geçiyor eğitimler sertleşiyordu. Aldo'ya yapılacak baskının planları tamamlanmış, ekip kurulmuştu. Kaba taslak planda Elayas ve Frey yoktu. Onlar son taşı arayacak ve eğer dönebilirsek taşı yok etmek için bizimle buluşacaklardı. Ortak salonda detayları konuşurken Roza son sürat içeri daldı. Hepimiz gözümüzü dikmiş ona bakıyorduk. Kayzer’in kulağına eğilip bir şeyler söyledikten sonra aynı hızla çıktı. Işık hızıyla.. Kayzer derin bir iç çekip konuşmaya başladı.
“ Olga ve Ares yabancı varlıklara rastlamış. Akademiyi bulamazlar korkmaya gerek yok. Ancak civardaki nöbetçilerimizden kayıplar var. Bir de..”
“ Elayas!”
“ Lena lütfen sakin ol. Onu aldıklarını düşünmüyorum. Alsalar bile öldüremezler. İkna etmek için uğraşacaktır. Ghataka güçlerine ihtiyaçları var..”
Beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Frey ve Elayas Ghataka olduğu için değerliydi ancak Aldo birini mutlaka öldürecekti. Onun tarzı buydu çünkü. İnsanları yarım bırakıp acılarıyla beslenmek. Belki karşı koyarken birisi ölmüştü bile. Elayas savaşmadan asla teslim olmazdı ki. Babasını korumak için de savaşmayı bırakabilirdi. Of.. gözlerim akamayan yaşlarımdan dolayı yine yanmaya başlamıştı. Dikkatle baktığımda Kayzer kontrol etmek için çoktan gitmişti . Onunla birlikte Can'da yoktu. İkisi de beden değiştirip nöbetçilere ya da Elayas'a ulaşmak için aramızda değillerdi. Taşlaşmış cansız bedenlerine bakarken meraktan ölüyorduk. Kayzer titremeye başlayınca Kayra koşup başını kollarının arasına aldı. Beden değiştiren bir Göçebenin ilk defa böyle reaksiyon verdiğini görmüştüm. Kanayan burnuna tampon yapan Kayra soran gözlerle Gölge’ye bakıyordu. Gölge eli ayağına karışmış bir şekilde volta atıyordu. Titreme kesilince büyük bir çığlıkla gözleri açıldı. Kayra daha fazla sarılmıştı. “ Sakin ol “ diye bağırıyordu. Karşılıklı bağırmaları Kayzer'in susup Kayra’ya sarılmasıyla sona erdi. Kayra'nın kolları Kayzer’in burnundan akan kanla kaplanmıştı. Hızla ayağa kalktı. Yüzü kan içinde sinirden çıldırmış gibi görünüyordu. Başka bir hikâyenin içinde olsak birini dişleriyle parçalamış bir yamyam olduğunu düşünürdüm.
“ Çok uzakta olduklarını düşünmüyorum . İşkence görüyorlar. 3 öğrenci ve Frey aynı odada. Aldo ve iki zebanisi ki biri hayalbaz Akademiyi soruyorlar. Ben Frey'in bedenine girdiğimde işkencenin bir kısmına maruz kaldım.”
Can'da gelmişti. Onun durumu daha vahimdi. Nöbetçilerden birinin bedeninde olanları izlemişti. Korkuyla kaplanmış gözleri boş boş bakıyordu.
Mi-cha endişeyle “ Çocukları buradan çıkarmalıyız” dedi. Aşûra kendinden emin bir şekilde “ Ruhlar burayı koruyor. Dünya üzerindeki bizi bulamayacakları tek yer burası” dedi. Ne dediğini anlamamıştık. Kayzer'e sorarak bakan gözlere cevap yine Aşûra’dan geldi:
“ Koruyucu ruhlar burayı mühürledi. Bir yolu kullanan bir daha asla o yolu kullanarak buraya gelemez. Her defasında değişen bir boyut gibi düşünün. Kapı yer değiştirerek temiz ruha sahip olana açılıyor. Ben ölsem bile mühür devam edecek. Ta ki taşlar yok olana kadar.”
Bu kadın gerçekten bir mucizeydi. Bu kadın sırf savaşı kazanabilelim diye bize Allah' in hediyesiydi. Gölge ruhlarıyla dalga geçtiğini hatırlamış olacak ki mahcubiyetle Aşûra’ya bakıyordu.
“ Lena iz sür! Hatta Elayas'a yoğunlaş ve onunla konuşmaya çalış! Geri kalanlar hazırlıklarını yapsın gidiyoruz. Almamız gereken 4 aile üyesi ve kahrolası bir madalyon var!”
Kayzer,Kayra, Gökşin, Gölge, Yudel, Roza, Leon ve Can.. ileride bize katılacak olan Olga, Ares ve adlarının Agar ve Adelma olduğunu henüz öğrendiğim iki kişi daha.. Bir avuç varlık Aldo'ya karşı koymak için tam anlamıyla hazırdı. Kayzer beni götürmeyi planlamıyordu . Sebeplerini dinleyince ona hak vermiştim. Sonuçta taşın yok edilebilmesi için benim ve Elayas'ın yaşaması bir zorunluluktu ve bu insanlar gerekirse biz yasayalım diye ölmeye hazırdılar. Ona benim için daha fazla insanın ölmesini istemiyorum dediğimde şefkatle çenemi tutup “ Biz özgürlük için öleceğiz” demişti.
Tek başına bir odaya çekilmiş sürekli transa girmeye çalışıyordum. Nedense Elayas'a ulaşmayı hiç denememiştim. Aslında yüzüm yoktu. Nerede olduklarına dair iz sürmekten başka bir şey gelmiyordu elimden. Karanlık odanın kasvetine daha fazla dayanamayacağımı anlayıp kendimi dışarı attım. Kulübenin dışına çıktığımda ayın güneş gibi aydınlattığı gök yüzü ve binlerce yıldız dağın heybetine selam duruyordu. Dağa doğru yürümeye başladım. Amacım bir yere uzanıp Elayas'a yoğunlaşmaktı. Zemin ayaklarımın altından kayınca onun bana ulaştığını düşünmüştüm.
Lanet olası beyaz mobilyalar.. burayı hemen tanımıştım . Burası Aldo'nun ev dediği ve Yudel'le kaçtığımız iğrenç konaktı. Pencerenin önünde küçük bir kız oturuyordu. Tarçın rengi kıvırcık sacları, porselen beyazı teniyle gerçekliğinden şüphe edilecek kadar güzeldi. Yanına doğru yaklaştığımda minik yüzü gülümsemesiyle aydınlandı. Gözleriyle buluştuğumda hurma rengi kocaman iki göz merakla beni inceliyordu.
“ Sen Hazar mısın?”
“ Kim soruyor?” dedim gülümseyerek.
“ Adım Koxie.”
“ Memnun oldum Koxie. Benim adım Lena.”
“ Hazar öldü mü? “
“ Uzun zaman önce.”
Dudaklarını üzüntüyle büzüştürdü. Kafası karışmış gibi buklelerini karıştırıyordu.
“ O zaman babamı nasıl bulacağım?”
“ Baban Hazar'ı tanıyor mu?”
“ Bilmem. Onu bulması için Aldo amca gönderdi. Bana da Hazar'ı getirdiğinde eve gidebilirsiniz demişti. “
“ Aldo amca sana kötü davranıyor mu?”
“ Bazen kızıyor. İz sürmem için sürekli yatmalı ve yalnız kalmalıymışım. Ben oyun oynamak istiyorum. Babam gelince Ona söyleyeceğim. Bu tatil çok sıkıcı.”
“ Nerede tatil yapıyorsunuz? Bileyim ki ben de oraya gitmeyeyim.”
“ Babam Zaman Arsızı. Biz sürekli gezeriz. Ama en son Astana'da Aldo amca ve adamları bizi evlerine davet ettiler. Sonra da babam iş için gitti. Annem de burada değil .”
“ Baban yalnız mı gitti?”
“ Hayır. Gema teyzeyle gitti. Biliyor musun Gema teyze ölmüş. Sence babam da ölmüş müdür ?”
Yanına yaklaşıp ipek gibi yumuşacık olan saçlarını okşadım. Hikayesinden anladığım Krasnoyarsk’a giderken öldürmek zorunda kaldığımız Zaman Arsızı’nın kızı olduğuydu. İçim burkulmuştu. Gözlerimi kaçırarak “ Bence seni almaya gelecek" diyebildim.
“ Elayas abi de öyle söyledi. Yüzün neden değişti ? Seni üzecek bir şey mi söyledim?”
“ Elayas nerede biliyor musun?”
“ Elbette. Aldo amca beni onunla konuşmaya zorluyor. Bir şeyler öğrenmem ve izini sürmem gerekiyormuş. Bazen arabayla yanına götürüyorlar beni.”
“ Aynı evde değilsiniz öyleyse?”
“ onlar biraz uzakta. Giderken 5 kere Garçon şarkısını dinliyorum. Şarki bitince gelmiş oluyoruz. Arabada başka şarkı çalmıyor bu çok sıkıcı.
“ Tamam.. Ona bir şey iletmeni isteyebilir miyim? Ama kimse duymamalı. Hatta benimle konuştuğunu özellikle Aldo amca bilmemeli.”
“ Kulağına söyleyebilirim. Aldo Amca senden hoşlanmıyor mu?”
“ Hayır Koxie .”
“ Elayas abiden de hoşlanmıyor. Ona sürekli vuruyor. Görmesem de duyuyorum.”
“ Elayas'a de ki Lena seni çok seviyor ve senden hiç vaz geçmeyecek.”
“ Tamam. Ona söylerim. Ama sen de benim için bir şey yapar mısın?”
“ Seve seve küçük kız. “
“ Beni buradan götürür müsün? Babamı bulmalıyım. O çok yorgun ve mutsuz görünüyor rüyalarımda. “
“ Söz veriyorum Koxie. Seni oradan çıkaracağım. “
Konuşmanın bittiğini sendeleyip yere düştüğümde anlamıştım. Aldığım her nefes ciğerlerimi yakıyordu . Kendimi zor da olsa toparlayıp kulübeye koşmaya başladım. İçeri girdiğimde nöbetçileri yerinden sıçratmıştım. Hiç bir şey söylemeden Gözcü 1’e daldım. İçeri girdiğimde Kayzer ve Kayra masanın üzerindeki bir deste pasaportu inceliyordu. Gölge gözcü penceresinin önünde tek kaşı havada dik dik bana bakıyordu.
“ Kapıyı en sonunda tamamen kıracağım! Nasıl olsa kimse kullanmaya zahmet etmiyor!”
“ Onları buldum"
“ Neredeler?”
Üçü de aynı anda sormuştu.
“ Yudel'in beni kurtardığı evde. Bakü yakınlarında.”
Kayzer’in heyecanının yerini umutsuzluk almıştı.
“ Yudel orayı biliyor. Aldo asla böyle bir hata yapmaz. İlk bakacağımız yerin orası olacağından adı gibi emindir.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM OYUNU SERİSİ 1, 2 Ve 3
FantasyÖlüm Oyunu Kabulleniş ve Ölüm Oyunu Parçalanma Ve sonunda Ölüm Oyunu Uyanış ile 3 kitap bir arada.. Bu hikayenin birden çok başrolü var. Bu hikâyede birden çok kişinin aşkı var. Bu hikâyede intikam peşinde koşan çok kişi var. Hepsinin düşmanı ortak...