17. Bölüm: Akademi'nin Şifacısı

1K 112 44
                                    

Herkese merhaba (:
Bu bölümde hikayeye yeni katılan şifacı Aşûra, okuyucu arkadaşlarımdan UmutAydn148  için yazdığım bir karakter. Kendisine ilham verdiği için buradan da teşekkür etmek istiyorum.
Beni yorumları ve eleştirileri ile yalnız bırakmayan tüm arkadaşlarıma kocaman sevgiler. Tüm güzellikler sizinle olsun (:

Yaran neredeyse canın oradadır derler. Benim kalbim bu gece göğsümde değil de bacağımda çarpıyordu. Bırak hareket ettirmeyi, bacağımı düşünmek bile acıdan midemi bulandırıyordu. Tüm gece sabaha kadar çığlıklarımın içinde kendimi dinleyerek geçti . Ben ölümü hiç bu kadar çok istememiştim..
2 gün geçmişti. Koskoca 24 saat..

Bacağımın acısından ziyade çürümeye başlayan et kokusu daha çok rahatsız ediyordu. Santim santim artan morluk ve arkasından bıraktığı çürük et kokusu aklımın tüm odalarında dolaşıyordu. Kehanet bacağımı kesmeyi ısrarla reddediyor, Kayzer ve Gölge çıldırmış gibi sürekli bağırarak ortalarda dolaşıyordu. En son kapının önünde tartışmalarına şahit olduğumda durumun vahametini iyice anlamıştım.

“ Kes artık şu kahrolası bacağı! Çocuk zehirlenecek! Ölmesine dayanamam anlıyor musun?” 
Gölge ağlamaklı bir şekilde konuşuyordu. Onun bu kadar duygusal bir ses tonuyla konuşmasına şahit olan biri daha var mıydı acaba? Kayzer olduğundan daha da sinirli daha sabırsız başladı söylenmeye :

“ Hislerin boşa! Gelen giden yok! Artık anla Kehanet! Eskisi gibi değilsin!”

“ Biliyorum. Hep biliyordum. Eskisi gibi kuvvetli hissedemiyorum. Ama bu sefer başka. Gelecek olanın habercileri var. Tılsımlı bir şifacı bizi arıyor. Lütfen biraz daha bekleyelim. Kızın bacağını kurtarmak istiyorum.”

“ çok inatçısın!!”

Kapının önündeki tartışma sanki kafamın içindeki kokuyla birleşmiş beni boğmaya çalışıyordu. Acı içinde
“ Yeter “ diye bağırdım. Kehanet, Gölge ve Kayzer telaşla içeri girdiler. Hepsi başıma toplanmış acı dolu gözlerle yüzüme bakıyordu. Nefes almaya dahi mecalim yoktu ama kendimi zorlayarak konuşmaya başladım.

“ Elayas nerede? Onu hiç görmedim.”

Kayzer yere bakıyor, Gölge ise öfkeyle tıslıyordu. Bana cevap veren gözleri yaşlı Kehanet oldu:

“ Gitti kızım. Seni buraya yetiştirip ilk gece başında bekledi. Sonra da çantasını toplayıp sabah erkenden gitti. 1 gündür haber alamıyoruz. “

İçimden bir şeyler eksilmişti sanki. Onu kurtarmak için kayayı farkında olmadan kendi üzerime çekmiştim. O ise beni bırakıp gitmişti.
Aptal adam! Beni nasıl bu halde bırakırsın! Aptalsın işte! Aşk bu değil. Balkar asla gitmezdi..

Kayzer yine düşüncelerimde gezindiğini belli etti.

“ Kendini suçluyor. Ona kızma. Tüm gece ben kayanın  altında kalmalıydım neden O diye ağladı”

“ Nereye gitti? Ya başına bir şey gelirse? Aldo'nun onu bulabileceği aklına gelmiyor mu?”

Tüm endişelerim tek seferde dudaklarımdan dökülmüştü. Kendimden çok onun için korkuyordum.

Konuşmanın ortasında Yadira büyük bir gürültüyle kapıyı açıp içeri daldı. Endişe ile bağırıyordu:

“Yudel yok! Elayas'la gittiğini yazan bir not bırakmış! Kayzer göreve mi gönderdin? Veda etmeden gitmezdi. Onu yine kaybetmek istemiyorum.”

Gölge ve Kayzer birbirlerine bakarken Bayan Mi-cha boğazını temizledi. Odadaki varlığı dikkatimizi hiç çekmemişti. Başını yana yaslayıp uzun uzun bana baktı ve konuşmaya başladı:

ÖLÜM OYUNU SERİSİ 1, 2 Ve 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin