Parçalanma 16. Bölüm

641 63 260
                                    

Çalışma odasının duvarları konuşsaydı eğer, bu sessizliğin en büyük çığlıklardan biri olduğunu söylerdi herhalde. Ne yapacağını bilemeyen iradelerin, kendilerini en çok zorladığı bir dönemde olmaları ve kararsızca çırpınışlarının sessizliğe bürünmüş halindeydi birbirine bakan dostlar..

Aşûra, Tahir'le beraber Hazar ve Elayas'ı kontrol etmeye gitmişti. Şayet kendilerini iyi hissediyorlarsa toplantı odasına gelmelerini isteyeceklerdi. Kapının önüne geldiklerinde ikisi de aynı anda kapıya uzanınca elleri kısa süreli bir çarpışma yaşadı. 20 yıldır birbirine hiç dokunmamış eller özlem gidermek istercesine havada kalmıştı. Kararsız bakışlar ile kaçırılan gözler, hasretin artık ağır geldiğini çığlık çığlığa bağırıyordu..

Tahir Aşûra'ya sevdalandığında adını bile bilmiyordu. Ulu Dağ'ın eteklerinde ot toplarken görmüştü O'nu. Öyle rast gele şeyler toplamıyordu. Bilinçli bir şekilde kontrol ettiği yaprakların dişisini ve erkeğini ayırarak topladığı dikkatini çekmişti. 

Otacı olduğunu düşünmüştü. Ama bu kadar genç Otacı nasıl olacak diye de şüphe duymuştu aynı zamanda. 

Görmek için sürekli gelir olmuştu dağa. Her gelişinde güzelliğini hayran hayran seyrederken buluyordu kendini.

Dalgalı saçlarının arasına özenle yerleştirilmiş boncuklar öyle güzel parlıyordu ki. Bir an gözlerine kaydı gözleri. Öyle bir yeşil görmemişti daha önce. Hoş 20 sene geçmesine rağmen hala öyle bir yeşil görmediğini söylerdi. Genç kızın kendini fark ettiğini görünce suçluluk hissetti. Niye suçluluk hissediyordu ki? Ne var yani Güzele bakmak sevap değil miydi? Kızacağını düşünürken hiç beklemediği bir şekilde kız onu yok saydı. Sanki yokmuş gibi, günlerdir hayran hayran izlemiyormuş gibi..

Bozuldu Tahir.  Bu sefer yanına bilerek biraz daha yaklaştı. Kız yine kaldırmadı kafasını. iyice yaklaştığında artık dip dibeydiler. Kız mırıldandığı türküyle hiç istifini bozmadan dişi yaprakları toplamaya devam ediyordu. Gençliğin verdiği kendini beğenmişlikle '' ısırganın erkeği daha şifalıdır, Yanlış topluyorsun küçük kız'' deyivermişti.

Kız kafasını neşeyle kaldırdı. Gülümseyerek '' Şifa için toplamıyorum. Çorba yapacağım'' dedi. Tekrar işine dönmüştü. Tahir'in merakı iyice artmıştı. Biraz da ilgisini çekemediği için gururu kırılmıştı ama hiç belli etmedi.

'' Dur yardım edeyim sana. Bilmezsin beni sen. Ben iyi tanırım otları.''

'' Yoo, biliyorum. Tahir değil misin sen?''

'' Nereden biliyorsun sen beni?''

Aşûra saçlarını geriye savurarak kalktı. Şimdi Tahir'in tam karşısında dikiliyordu. 

'' Rüyamda gördüm seni''

'' İzci misin sen?'' 

'' Varlık değilim. ''

'' Eeeee nesin öyleyse?''

'' Senin gibiyim'' 

Aylarca buluştular Ulu Dağ'ın eteklerinde. Günler günleri kovalarken iyice bağlanmışlardı birbirlerine. En sonunda Tahir '' Evlenelim'' demişti. Aşûra nenesine koşarak haber verdiğinde bir tokat yedi nenesinden. Bilmediği bir düşmanlığın birbirinden habersiz çocuklarıymış meğer. 

Tahir'in annesi ve babası Tahir'i eli kolu bağlı bir mağarada bırakmıştı bir hafta. Kendi ilkel savaşlarını sürdürmelerini bekledikleri çocuklar, birbirinden vazgeçsin diye haftalarca eziyet gördüler. Birbirlerinden habersiz birbirlerinin çektiklerinin aynısını çektiler. 

ÖLÜM OYUNU SERİSİ 1, 2 Ve 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin