Atların yanına gelince Kayra ikimize de bakıp “ Elayas seni ben alıyorum, Lena sen Gökşin'desin” dedi. Atlara binip dağın kuzeyine doğru yola çıktık. Bir süre gittikten sonra “ hızlanacağız sıkı tutunun “ diye bağırdığında şaha kalkan attan düşmemek için Gökşin'e sımsıkı sarıldım. Rüzgara karşı süratle dört nala gidiyorduk. Bir müddet sonra yüzümün uyuştuğunu hissetmeye başlamıştım.
Yorucu yolculuğun ardından ıssız araziden arabaların geçtiği bir kasaba yoluna geçmiştik. Yanan ışıklar burada yaşayan insanların olduğunun habercisiydi. Kasabanın içine girdiğimizde iki katlı küçük sevimli evlerin yan yana dizildiği bir yol sarp tepelere doğru uzanıyordu . Kasabanın merkezinde küçük bir motel ve altındaki restoran arayıp da bulamadığımız bir nimet olarak karşımızda duruyordu. Atlardan inip yürümeye başladık. Gökşin ve Kayra umutsuzca birbirine bakıyordu. Sorunun ne olduğunu anlamak için yanlarına yanaşmıştım ki Gökşin'in atına sarılıp ağlamaya başlaması her şeyi açıklığa kavuşturdu.
“ Tamam Gökşin. Arazide özgürce mutlu olacaklar. Olayı daha fazla duygusallaştırma.”
Ablasına dargın dargın bakan Gökşin burnunu çekerek “ Bazen kardeş olduğumuzdan şüphe duyuyorum” diye bağırdı.
Elayas olanlardan çok kasabayı incelemekle ilgileniyordu. Restoranı kontrol etmiş gülümseyerek yanımıza gelmişti.
“ Sıcak Borş var. Şanslı günümüzdeyiz”
Kafamı sallayarak susması gerektiğini işaret ettim. Ne olduğunu anlayamadığı için usulca yanıma yaklaşıp “ Sorun ne?” diye fısıldadı. “ Gökşin atından ayrılmaya hazır değil, sanırım çok üzülüyor” diye aynı şekilde cevap verdim. Gülmemek için dudaklarını ısırmaya başlamıştı. Dirseğimle dürtüp “ Sesini çıkarma” dedim. “ Kulağıma iyice eğilip “ Siz kadınlar gerçekten ağlamak için bahane arıyorsunuz” dedi. Ağzımı açmış laf sayacaktım ki benim bile zor duyduğum sözlerini duyan Gökşin Elayas’ı tıpkı Gölge gibi havaya kaldırıp baş aşağı sallamaya başladı. Kayra telaşla etrafa bakınırken “ Bizi belli edeceksin kes şunu!” diye kısık sesle bağırıyordu. Gökşin Elayas’ı birazcık yüksekten poposunun üzerine düşürüp hırsla restorana doğru yürüdü. Yerde mutsuzca bakan sevimsiz sevgilim “ Saliniler iyi duyar Elayas!” diye kendi kendine hatırlatmalar yapıyordu. Gülerek Kayra'ya baktığımda onunda atının başını okşarken bir damla yaşın yanağından süzüldüğüne şahit olmuştum. Gördüğümü fark etmemesi için Elayas’a yönelip onunla ilgilenmeye başladım.
“ Atları giderken burada bırakacağız. İstasyon uzakta değil. “
“ istersen çiftlik var mı diye sorabiliriz"
Şaşkınlıkla kaşları kalkmıştı. “ Bu hiç aklıma gelmemişti. İyi düşündün” dedi.
Daha rahatlamış bir şekilde kardeşinin arkasından restorana yöneldi. Kapıda durup “ Acıkmadınız mı?” diye sorunca arkasından biz de girdik.
Sıcak çorba bütün yorgunluğumuzu almıştı. Irkutsk'tan biraz uzaklaşmıştık ama yine de tedirgin bir şekilde etrafımıza bakmadan edemiyorduk. Gökşin çiftlik mevzusuna memnun olmuştu. Yine de Elayas ve Kayra'ya küsmüş gibi sadece benimle sohbet ediyordu. Garson yanımıza gelip kalacak mısınız diye sorduğunda hepimiz Kayra'ya döndük. Kafasını sallayıp “ Bir kaç saatimiz var. Kahve içip istasyona geçelim” dedi. Restoran sahibinin çiftliği olduğunu da öğrendiğimizden içimiz rahat bir şekilde kahvelerimizi de içip yola çıktık.
İstasyonda bizden başka kimse yoktu. Gözlerimiz uykuya teslim olmak üzereyken siren sesi ile yolculuk vaktinin geldiğini anlayıp kalktık. Yataklı vagonlardan birine geçip kapıyı kapattık. Artık planlarımız hakkında konuşma vakti gelmişti. Kayra merakımızı gidermek adına direk konuya girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM OYUNU SERİSİ 1, 2 Ve 3
FantasyÖlüm Oyunu Kabulleniş ve Ölüm Oyunu Parçalanma Ve sonunda Ölüm Oyunu Uyanış ile 3 kitap bir arada.. Bu hikayenin birden çok başrolü var. Bu hikâyede birden çok kişinin aşkı var. Bu hikâyede intikam peşinde koşan çok kişi var. Hepsinin düşmanı ortak...