Tak tak tak..
“ Git!”
Tak tak tak..
“ Çek o elini lanet kapıdan!”
“ Lütfen biraz konuşalım. İçeri geliyorum ?”
“Gelme desem de gidiyor musun ki?!!”
“ Demek ki aşama kaydediyoruz.”
.....İçeri girdiğimde sacları tamamen dağılmış, her daim traşlı olan yüzü kirli sakala teslim olmuştu. Göz halkaları olay gecesinden beri uymadığının habercisiydi. Büyük hayranlık duyduğum bu güçlü Salini gözümün önünde resmen eriyordu. Tavita’nin öldüğü gece üzerinde olan eşofmanlarını hala çıkarmamıştı . Sert ve dirayetli duruşunun yerini canı yanan huysuz bir çocukluk hali almıştı. Küçük gözcü penceresinin önünde oturuyor genelde hiç konuşmuyordu. Benden başka da odaya girebilen olmamıştı zaten.
“ 4 gün uzun bir süre.”
“ Ne için?”
“ Uyumamak, yememek, konuşmamak ve..”
Tahammülsüzce sözümü kesti.
“ Ve aynı şeyleri sürekli dinlemek için!”
Yüzüme bakmadan konuşuyordu. Hiç bakmamıştı zaten. Olay gecesinden beri düzenli olarak gelmeme rağmen belki de kurduğu en uzun cümle az önceki olmuştu. Demek ki bir şeyler değişiyor diye düşündüm. Bir sandalye çekip karşısına oturdum. Özellikle çok yakın çekmiştim. Beni dinlemesi ve gözlerini kaçıramaması için. Dizlerim dizlerine değerken iyice yaklaştım yüzüne. Yakından bakınca ne kadar çok acı yaşadığı yüzündeki her çizgiden okunuyordu. Belki benden 10 yaş kadar büyüktü ama şu an karşımda yüzlerce yaş almış yorgun bir adam vardı.
“ Ve ortadan kaybolmak için . Diyecektim”
“ Ben kayıp değilim! Aksi halde her gün beni canımdan bezdirmen nasıl mümkün olabilirdi?”
Elini tutup iki elimin arasına aldım. İtiraz etmedi ama yine yüzüme bakmıyordu.“ Kayıp olan Kayzer. Kayra izini sürmek için ertesi gün arkasından gitti. O da yok ortada. Öğrenciler korkuyor, eğitmenleri bir öğrenciyi tırabzanlardan fırlattıktan sonra Kulübenin ortasında kendini vurdu ve öldü. Lena kimseyle konuşmuyor. Kendini suçluyor . Sen Akademiye sahip çıkmak zorundasın. Burada oturup sinirle volta atmaktan ve gelen herkesi kapıyı açar açmaz dışarı fırlatmaktan daha önemli işlerin var senin.”
Yüzüme bakmaya başlamıştı. Koyu kahve gözleri ışığını kaybetmiş görünüyordu. Bakışından cesaret alıp tebessüm ederek elimi yanağına götürdüm. Ok gibi gerilen vücudu kendimi kötü hissettirmişti . Elimi çekecekken “ Çekme Kıvırcık" dedi. Gözlerini kapatıp yanağını elime dayamıştı. Bir müddet öylece bekledikten sonra ayağa kalktı. Başını ellerinin arasına almış düşünüyordu. Ne yapmak istediğine karar vermeye çalışıyor gibiydi.
“ Gölge”
“ Efendim Kıvırcık”
“ Önce bir duş al, üzerindekilerden kurtul. Lena’nın yanında buluşuruz. Belki ikinize de bir şeyler yedirebilirim.”
Dışarı çıkarken son bir bakış attım. Gülümsemese de kaşlarını çatmamıştı en azından. Bakışlarında ki minneti görmek çok zor değildi. Kapıdan çıktığımda Tavita’nın kendini vurduğu yer tam karşımdaydı. Birileri temizlemişti ama koyu renkli bir gölge döşemeye yerleşmişti . Belki de ben öyle hissediyordum.
Gökyüzünü görmeden uyumaya alışkın olmayışım, ilk defa Kayra'sız kalışım ve Gölge'nin umutsuz halleri beni de yıpratmaya başlamıştı. Toprağı koklamadan çimenleri şefkatle sevmeden nasıl uyudum der ki bir insan kendine? Kayra umarım Kayzer'i bulur.. Umarım her şey yoluna girer..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM OYUNU SERİSİ 1, 2 Ve 3
FantasyÖlüm Oyunu Kabulleniş ve Ölüm Oyunu Parçalanma Ve sonunda Ölüm Oyunu Uyanış ile 3 kitap bir arada.. Bu hikayenin birden çok başrolü var. Bu hikâyede birden çok kişinin aşkı var. Bu hikâyede intikam peşinde koşan çok kişi var. Hepsinin düşmanı ortak...