33. Bölüm Savaş çanları çalıyor

887 95 82
                                    

Geçmişin tozlu sayfaları tekrar açılmıştı. Selenge ve Ural Kayzer ve Gölge’ye sarıldığında 18 sene önceki genç arkadaş gurubu yeniden toplanmış gibi yerinde duramıyorlardı. Gölge’nin aslında ne denli eğlenceli bir adam olduğunu anlatılanlardan öğrenmiştik. Gölge her anlatılan anıya kaşlarını çatıyor onaylamıyor gibi kafasını sallıyordu. Konu Frey ve Fatıma'ya geldiğinde hepsinin yüzüne hüzün çökmüştü. Yine de Elayas'ın babasıyla kavuşmuş olması bir nebze kalplerini soğutmuştu.

Annem ve babam en büyük şaşkınlığı Kayra ve Gökşin'i görünce yaşamışlardı. Onların buraya kadar geleceklerini ve aramıza katılacaklarını hiç düşünmemişlerdi. Belli etmese de Babam onların fazla hayatta kalabileceklerine bile olanak vermemişti. Beslediği büyük hayranlık çoğunlukla bundan olmalıydı. Öyle bir vahşetin içinden tek başlarına çıkabilen  iki küçük kız çocuğu.. Anneme bahsederken bu şekilde fısıldadığını duymuştum.

Annemin gözleri Elayas'ı arıyordu. Göremeyince bana “ Frey ve Elayas'ı görmek istiyorum. Onları getirebilir misin” diye rica ettiğinde gözlerim yine sızlamaya başlamıştı. Elini yanağıma koyup olanları anlatmamı istedi. Ben de kaçırıldıklarını öğrendiğimiz gün ve sonrasında olanları Ona aktardım. Kafasını sinirle sallamıştı. Kayzer ve Gölge’de babamla bu mevzuyu tartışıyordu.

Aldo'nun hamlesini duyduklarında bekliyorlarmış gibi uzaklara daldılar. Babam derin bir iç çekip “ Bir ölüm yine anahtar olacak. O ölüm savaşın seyrini değiştirecek ve kararı ölecek olan verecek. Yani ölmeyi kendisi seçecek.” Dedi. 

“ Kim? “ Korkuyla çıkmıştı sesim. Alacağım cevaptan ölesiye korkuyordum.

“ Bilmem.. Seçecek olan henüz karar vermedi Lena'm "

Kayzer sabırsızlanıp “ Alalım artık Frey ve çocukları! Bana yerleri lazım “ dedi. Gölge küfür edecek gibi ağzını açsa da kadınların varlığı yüzünden geri kapattı. Derin bir nefes çekip “ Sevdiğimin yeri nerde bir iz yok ki!” diye kükredi.

Gökşin elini elinin üzerine koyup sıkmıştı. Gözleriyle konuşuyor adeta sakinleşmesi için bakışlarıyla telkinler veriyordu. Gölge hafifçe gülümseyerek Gökşin'in sözsüz anlatımına cevap vermişti. Evet! Gölge gülümsemişti!! Herkes dalgın bir şekilde bir yerlere baktığından bu gülümsemeyi bir tek ben fark etmiştim.
Dalgın bakışları, ilk defa konuşan Mi-cha üzerine çekti.

“ Elimizde olan tek şey Lena'nın görüsü. Onda da tuzak mı var yoksa başka bir şey mi çözemedik.” Yani diyordu ki boşa kürek çekiyoruz ve elimizden hiç bir halt gelmiyor..

Her şeyi baştan sona belki elli defa konuşmuştuk. Kaçırdığımız bir şey var mı diye defalarca tartıştık ancak herhangi bir neticeye varamamıştık. Kafam allak bullak olmuştu. Kalkıp hava almak istedim. Bilmeyi istediğim tek şey sormak istediklerime baskın geliyordu. Önce Elayas'ı bulmak sonra Annem ve babamla hesaplaşmak istiyordum. 17 sene nerede olduklarını neler yaptıklarını tek tek dinlemek istiyordum. Kalkmamla boyut değiştirmem bir oldu. Benim yapmaya cesaret edemediğimi O yapmıştı. Beni görüsüne çekmişti. Yüzü gördüğü işkencelerden neredeyse tanınmaz hale gelmiş, ela gözleri yorgun ve bitkin bakıyordu. Nefes alırken bile zorlanıyordu. Dokunmak için elimi uzattım ama elim havada kaldı. Cesaret edemiyordum. Çok kırdığımı ve onarılmaz yaralar açtığımı düşünüyordum ki ben olsam ölüm günü mezarına mum bile dikmezdim. Yorgun ve bitkinlik sesine yansımış bir kaç kelimeyi zoraki bir araya getirebiliyormuş gibi konuşmaya başladı:

“ Koxie bir şeyler söyledi. “

“ Ben istedim..” Bilmeliydi sonuçta. Evet kırıp dağıtmıştım ama sonuçta onu deli gibi sevdiğim gerçeğini göz ardı etmesi aptallık olurdu. Tek seferde başımı dik tutarak söylemiştim. Derin bir iç çekti. Bir şeyler söylemesini beklerken sadece sustu. Şu an yüzüm bahse girerim yere düşen Babanne porselenine benziyordu. Öylesine tuz buz..

ÖLÜM OYUNU SERİSİ 1, 2 Ve 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin