48

465 12 9
                                    

Yalandan da olsa dünya bazen gerçekten güzel bir yer olabiliyordu yeter ki insan sınavını en iyi şekilde versin.

Berdan'dan...

Günahların kefareti olurdu her zaman, babam hep öyle derdi bana. Küçükken ne zaman yanlış bir şey yapsam, günah olarak sayar kendi kefaretimi kendim öderdim. Kimseyi günahıma ortak edemezdim. Ama büyüdükçe anladım ki insanlar kefareti dahi olsa günah işlemeden duramazdı en kötüsüyse: küçük bir günaha bile en yakınını ortak ediyordu. Bunu anladığım an büyümeye başlamıştım.

Ortaokulda dünyaya kendi pencerem dışında bakmak zorunda bırakıldım, oysa daha küçük sayılırdım. Günahın ne olduğunu bilmeden günah işleyen arkadaşımın yalanına ortak olmuştum. Ben o kadar küçük bir olayda bile kendimi affedememişken insanlar pişmanlık dahi duymaz olmuşlardı.

Ben bu dünyadan daha küçük yaşta korkmuştum.

Kolumda yeniden açılan yara izim vardı, sıyrık bir şekilde. Çıkmadan önce üzerime geçirdiğim beyaz gömlek şimdi kan içindeydi. Özcan denilen adamın hakkından gelmiş ve o kolla kelepçe takmaya çalışıyordum. Yanıma şaşkınlığını üzerinden atmış sevgilim geldi. Çok korkmuş ve ağlayan bir sevgiliydi bu.

- Berdan hemen gidiyoruz hastaneye. Bırak şu pisliği elinden be adam.

Özcan'ı alıp içeriye doğru yürüdü Han ben ise burada vurulduğum için ağlayan kadını ikna etmeye çalışacaktım.

- Güzelim vallahi hiçbir şeyim yok, sıyırdı geçti.

- İtiraz istemiyorum, gidiyoruz.

- Yetişmemiz gereken bir duruşma ve sizi bekleyen bir kavuşma var. Onun için bence ilk müdahaleyi sen yap kan dursun sonra burdan geçeriz hastaneye.

Dediğimi düşünüyordu ve en sonunda kafasıyla onayladı. Arabaya gidip sargı beziyle sıkıca sardı kolumu ve en sonunda bizi bekleyen kalabalığın yanına gidebilmek üzere kapıları kilitledik. Sevdiğime elimi uzatıp gözlerinin en içine baktım, heyecanlıydı.

Dava ile ilgilenen ekibin başı olduğum ve her olayda bizzat kendim olduğum için savcı karşısına geçip her bildiğimi anlattım. En sonunda Eyüp Beyi içeride savcı ile bırakıp dışarı çıktım.

Tüm meraklı gözler bendeydi, galiba bu kez mutluluk bize bir nefes kadar yakındı. Bu sefer hep beraber yaşıyorduk mutluluğa giden yolda ki mutluluğu. Hepimizin derdi aynı ve mutluluğu birdi, galiba bu kez kocaman aile olmuştuk...

- Kolun nasıl, gidelim mi hemen, kan akıyor mu hâlâ....

- Nefes al doktor hanım, nefes al.

Gözlerini bir çocuk gibi kırpıştırdı ve kaşlarını çattı, bazen küçük bir kız çocuğu olan bu kadının bir bakışı beni yakıyordu tıpkı şimdi ki gibi.

Yanıma yaklaştı ve koluma baktı, elleri titriyordu.

- Benim yüzümden...

VİSALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin