Göğüs kafesimin içinde bir çift yeşil gözü görüp, kokusunu alıp görevinin dışına çıkıp maraton koşusu yapan bir kalp vardı ve ben bu kalbin tüm zaferlerini sevdiğim adama ayırmıştım.
Elis'ten...
Ben Berdan'ın gökyüzü olan o kadındım. Çok güçlü bu adamın mavi ve tek dünyasıydım, o hep böyle derdi. Sevdiğimden öğrenmiştim şuana kadar bu kadar güçlü kalabilmeyi yoksa tüm bu olanların üstesinden nasıl gelebilirdim ki? Yemyeşil gözleri kaybolduğum o ormanda bana bazen ışık bazen de güneş olurken yolumu aydınlatmasını izleye izleye buralara kadar gelmiştim.
Şimdi bana soracak olursanız ne kattı bu adam sana diye, hiç kuşkusuz aşkla beraber cesareti de kattı. Çünkü aşk cesaret isterdi ve Berdan'ı sevmek ise dünyayı karşına almaya cesaret etmekle eş değerdi. Ve ben bu dünyayı ona olan aşkımın bana verdiği cesaret ile ilk gün karşıma almıştım bile. İki üç çapulcuya ne meydanı bırakırdım ne de cesaretimi.
Karşımda bana şaşkınca bakan semtin çocuklarına baktım, onlarda bende ki gizli Berdan'ı görmüşlerdi. Sakin kalmak adına gözlerimi hafif yumdum ve geri açtım, her ne olursa olsun iki üç pislik yüzünden kendime bugünü ya da yarını zindan edemezdim sonuçta bu zamana kadar neler aşmıştık ve bu en kolayıydı.
- Bak adın her ne bilmiyorum ama ateşle oynuyorsun.
Karşımda duran adam bana alayla bir gülüş attı, hala ciddiye almıyordu bizi.
- O ateş sen misin küçük hanım yoksa burada ki haydutlar mı? Güldürme beni.
Bunu dediği an arkasından okkalı bir darbe aldı, çocuklardan biri ensesine tekme atmıştı resmen. Acı içinde kıvranan adama doğru eğildim ve:
- Beni ciddiye almamış olman ve bu çocuklara saygısızlık etmiş olman şuan ki en büyük suçun bunu anlayacaksın. Ya Efsun'dan vazgeçtiğini söyle ve vazgeç ya da bu gördüklerinin iki katına hazır ol çünkü muhtemelen birazdan pişman olacaksın.
Dedim ve geri çekilip karanlık sokağın girişine hızla yanaşan Berdan'ın arabasını gördüm. Hızla yanımıza geldi ve kollarını arasına aldı beni. Şimdiye kadar böyle bir şeye ihtiyacım olduğunu hissetmemiştim ama ihtiyacım varmış hem de çok.
- İyi misin güzelim? Çok korkmadınız değil mi?
- Hayır gayet iyiyiz.
Kokusu beni mayıştırmıştı, belimde olan ellerinin verdiği güvenden asla bahsetmiyorum bile. Geri çekildi ve yüzümü inceledi, derin nefes alıp alnımdan öptü ve geri çekilip beni ufakta olsa istemeden de olsa bir boşluğa bıraktı.
- Ömer; sen Elis'in arabasıyla kızları hastaneye bırak. Elis çıkışta ben alırım sizi, hatta ben gelemesem bile bir ekip yollarız.
Kafamı sallayıp son kez sarıldım ve arkamı dönüp hastaneye gitmek için kendi arabamın arka koltuğuna binip ön koltuğa da Beril'i postaladım, zaten onunda canına minnetti.
...
Çıktığım ameliyathane kapısına baktım ve duvar dibinde duran koltuklardan birine oturup içeride ki küçük bedenin ailesini beklemeye koyuldum. Dakikalar birbirini kovaladı ama ne bir gelen ne de bir giden oldu. En sonunda ayağa kalkıp koridorun sonunda ki danışmaya gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİSAL
RomanceBir polis düşünün; olduğu semtin hem polisi hemde reisi. Ve birde bir kadın düşünün; bu semte yeni yerleşen ve hastanenin yeni çocuk doktoru. Biz adamın sevdasına,kadının adama olan hayranlığına kah gülecek kah şaşıracaktık. Ve en sonunda olan biten...