Galibiyet

195 17 22
                                    

Herkesin heyecanla beklediği maç günü gelmişti. Iris üzerindeki Ravenclaw formasıyla pür dikkat kaptanını dinliyordu. Nihayet anons edilince oyuncular sahaya çıktı. Maçın anlatıcısı ne yazık ki Alexander'dı.

- Sevgili Hogwarts sakinleri, yılın ilk maçına hepiniz hoş geldiniz! Takım kaptanları Wood ve Drew el sıkıştı ve maç başladı! Quafle Gryffindor'da. Altair Black namı değer kuzenim çevik hareketlerle Quafleı kaleye doğru götürüyor. Tüm Ravenclaw oyuncularını süratle geçiyor. Derken karşısına Iris Black çıktı. O da kuzenim canım benim. Black kardeşler karşı karşıya! Küçük Black, büyük Black'in kulağına bir şeyler fısıldıyor. Büyük Black'in gözü tribünlere kayıyor! Ne oldu güzel kız mı gördün? Tamam, profesör. Bu onun dikkatini dağıttı. Quafle Ravenclaw'a geçti. Black hanım sınır tanımadan rakiplerini geçiyor. Lupin atak yaptı! Ah, saygıdeğer kuzenim Quafle ı bırakma niyetinde değil anlaşılan. Hey, bir dakika! Black sayı yaptı! Ravenclaw öne geçiyor! Helal be kızım! Gerçi Gryffindor için üzücü bir durum. Ama abim snitchi yakalarsa işleri biter! Tamam, profesör. Lupin atağa geçti. Hızlıca ilerliyor fakat Suarez üçüzlerinden birinin gönderdiği bludger ile quafle ı elinden düşürüyor! Quafle şimdi kız Suarez'e geçti! Kız Suarez hızla Gryffindor kalesine ilerliyor! Kimse Oliver Wood'u geçemez kız Suarez kusura bakma! Ah, tabi mükemmel ötesi kuzenim olan Black değilseniz! Evet senden bahsetmiyorum Altair. Her neyse atamadı zaten! Yani Wood kurtardı! Ağlamayacaksınız. Ay abim bir şey gördü herhalde hızla bir yere gidiyor! Tabi fırsatçı Chang de onun peşinden gidiyor! Ah, sanırım snitchi kaybetti. Olsun, kaçmıyor ya sonuçta! Aslında kaçıyor. Özür, profesör. Maça dönelim. Quafle ı kapan Kızıl Black, onu Cameron'a pas veriyor! Cameron kaleye doğru ilerledi! Weasley ikizlerinin birinden gelen bludger ile dengesini kaybetti. Bunun üzerine Quafle Gryffindor'a geçti. Kıvırcık Black, Quafle ı kaptı. Kaleye ilerliyor ve sayıı! İşte budur! Ah, tanrım quafle yine Cameron'da! Neyse seviyorum seni ablam! Aaa! Sayı yaptı! Neden? Ama profesör, ben iyi sunuyorum! Siz de beğendiniz, itiraf edin. Bende girsem mi seçmelere ne dersiniz? Kırdınız beni profesör! Ne? Kime benziyorum? Sirius amcaya mı? Bu benim için bir onurdur! Tamam tamam maça dönelim o halde. Ravenclaw resmen bize fark attı. Abim ile Chang (abim Harry Potter, anlamayan varsa) snitchin peşinden gidiyorlar. Oha oha! Chang abimin dikkatini dağıttı! Ve snitchi de kaptı. Maç Ravenclaw'un! Tebrikler kuzen! dedi Alex ve böylece maç sona ermiş oldu.

Takım kaptanı Drew, soyunma odasına geçince herkesi teker teker tebrik etmişti.
- Bugün güzel oynadık, hep bu tempoda olursak kupayı alırız dedi Drew.
- Kız kardeşim iyi iş çıkardı, dedi Simon Suarez. Simon, Saul ve Gladys denen kadının oğluydu. Üçüzlerdi. Bu üçüzlerin biri Ravenclaw'da biri Gryffindor'da biri de Slytherin'deydi. Ravenclaw'da olanın adı Simon, Gryffindor'da olanın adı Stephen, Slytherin'dekinin adı da Sam'di. Sienna'dan bir yaş büyüklerdi sadece. Astrid ve Iris bu sözleri duyunca birbirlerine baktılar. Drew de bu konuda ciddi misin dercesine baktı Suarez'e.
- Ben aksini düşünüyorum Simon. Maçı Astrid ve Iris taşıdı, dedi Drew, Astrid'e bakıp gülümserken. Iris bir şeyleri çakmıştı. Drew ne zamandan beri Astrid'ten hoşlanıyordu? Bu aşka karşılık bulamayacak olmasına üzüldü Iris. Drew iyi biriydi. Kaptanlığını çok güzel yapamasa da en azından karakterli ve dürüst bir insandı.

Elaine, Hufflepuff ortak salonunda oturmuş kitap okuyordu. Cedric hala bir ilişkisi olduğunu söylememişti. Elaine acaba iyi bir arkadaş değil miyim diye sorgulamaya başlamıştı. Fakat biraz sonra tanık olacağı şeyler sayesinde Cedric'in ona söylemesine gerek kalmayacaktı.
- Gerçekten mi? Bu muhteşemmiş Ced, dedi Cho. Elaine içinde bir sinir krizi geçirdi. Ced mi demişti o? Cedric'e sadece kendisi ve Astrid Ced diye seslenirdi.
- Evet, evet hatta fotoğrafım bile var, dedi Cedric gülerek. Ama bu gülüş hemen sönmüştü. Çünkü karşısında kitabını kenara koymuş, kollarını bağlamış bir Elaine duruyordu. Cho tedirgince bir Cedric'e bir Elaine'ye baktı.

- Ne zaman söylemeyi planlıyordunuz Bay Diggory? Öğrenmem için illa tanık olmam mı gerekiyor? dedi Elaine yüzündeki tehditkar ifadeyle. Bu ifadeyi kullandığı zaman birine öylesine benziyordu ki! Babasına. Ne kadar ondan nefret etse de evet, babasına. Martin Wilson'ın da tehditkar bakışları, alaycı surat ifadeleri vardı. Aynıları Elaine'de de mevcuttu.
- Diggory mi? Ne ara Diggory oldum? Söylecektim El. Sadece çok yeniydi ve biraz zaman geçsin istedim, dedi Cedric. Elaine ikna olmuş görünmüyordu.
- Doğduğundan beri Diggory'sin. Ben senin arkadaşın değil miyim Ced? Bana söylemek için neden bekledin? Chang hemen söylemiş arladaşlarına, dedi Elaine alaycı bir ifade takınarak. Cedric bu sözler üzerine Cho'ya baktı. Cho mahcup bir şekilde Cedric'e bakıyordu. Midesi bulandı Elaine'nin bu görüntüye karşı.
- Bu doğru mu Cho? Ben özür dilerim El ama- derken Elaine engel olamadığı sinir duygusundan ötürü ortak salonu terk etmişti bile.

Elaine kendisine ne olduğunu anlamıyordu. Cedric'in söylemesi gerekiyordu evet, ama bunun içim kavga etmeye de gerek yoktu. Cho'dan nefret etmeye başlamıştı. Cedric'i kıskanıyordu. İlk başlarda bunu çok yakın arkadaş olmalarına bağlamıştı. Ama durum ciddi görünüyordu. Elaine düşünceleri içerisinde kaybolurken yanına Astrid geldi.
- El iyi misin? Rengim atmış, dedi Astrid arkadaşının yanına gelerek. Elaine, Astrid'in gelmesine sevinmişti. Şuanda ona ihtiyacı vardı çünkü.
- Riri bana ne oluyor bilmiyorum. Cedric'i ilişkisini hemen söylemedi diye azarladım. Chang'den nefret etmeye başladım. İçimdeki Martin Wilson dışarı çıkmak istiyor. Ben hissetmemem gereken şeyler hissediyorum, dedi Elaine gözlerinden birkaç tane gözyaşı akarken. Astrid, olayın ne olduğunu hemen çözmüştü. Ama hemen konuşmak yerine Elaine'e sarılmayı tercih etti. Ayrıldıktan sonra da konuşmaya başladı.

- Bu duygular bana çok tanıdık geldi biliyor musun? Sana bana olan oluyor. El, sen Cedric'ten hoşlanmaya başlıyorsun. Öyle bakma, ben bu duyguları nerede görsem tanırım. Fred tanınıyor ama her neyse. Ben senin yanındayım, dedi Astrid gülümseyerek. Elaine arkadaşının bu hareketine gülümsedi.
- Ama bu mümkün değil. O benim arkadaşım, ona romantik duygular besleyemem. Hem de bir sevgilisi varken, dedi Elaine. Astrid buruk bir şekilde Elaine'e baktı.
- O zaman unutmanı sağlarız. Üstesinden geliriz El. Sen annene de danışabilirsin. Sözleri seni rahatlatabilir, dedi Astrid. Annesi aşkı yaşayamamıştı. Ama hep aşık olmak isterdi. Elaine'e de hep "Aşık olmakta sakınca yok güzel kızım, sadece gerçek mi anlaman lazım. Bu çok önemli." derdi. Elaine ve Astrid biraz daha sohbet ettiler. Elaine, Cedric'e aşık olmamayı diledi. Bu hem arkadaşlıklarına hem de kendisine zarar verirdi. Ama olan olmuştu bir kere. Hislerini saklamaya çalışmak istemiyordu, buna mecbur kalacaktı.

Dün bölüm atamadım çünkü yazamadım, aklıma fikir gelmedi bir türlü. Sonra yazdım bir şeyler umarım beğenirsiniz. Elaine, kızım seni anlıyorum. Bakalım hislerini saklayabilecek misin? Bu arada Astrid ve Elaine arkadaşlığı>>>
Hikayedeki favori arkadaşlıklarınız neler yazsanıza. Benim favorim Melody ve Ester sanırım.
İyi okumalar diliyorumm!

Evans Twins | Sirius Black Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin