Gerçekler

189 15 14
                                    

* Quidditch Kupasının olduğu gün, yaz tatili*
- Bana bakın eğer haylazlık yapmaya kalkışırsanız oralarda, hepinizin teker teker kellesini alırım dedi Melody karşısında duran üç çocuğuna. Iris ve Altair gülerek babalarına baktılar.
- Bana neden bakıyorsunuz? Ben mi yapıyorum haylazlığı? dedi Sirius sitemkar bir sesle. Melody ona dalga mı geçiyorsun der gibi baktı.
- Sirius, hayatım. Bunlar senin çocukların, bak bakalım kimin kanlarında kimin geni var? Amcamın mı? dedi Melody. Sirius kaşlarını çattı.

- Amcan derken? Ne amcası? Bunlar benim değil mi? dedi Sirius. Melody güldü. Daha doğrusu kahkaha attı.
- Sence? Çocuklara bakıp bana onlarda  kendini görmediğini söyler misin? Senin kafan karışık herhalde. Quidditch kupasına gidiyorsunuz tamam ama böyle giderse izin vermeyeceğim bak, dedi Melody tehditkar bir şekilde gülümseyerek. Iris annesine baktı. Ona hayranlık duyuyordu. Kendisi çok güçlü, kendi ayakları üzerinde durabilen, sempatik bir kadındı. Iris annesini idolü olarak görüyordu.
- Of bilmiyorum ya. Sen kusura bakma kıvırcığım. Biz çocuklarla gidelim, sen bakanlıktaki işlerini hallet gel, dedi Sirius. Melody, gülümseyerek onayladı kocasını.

Melody evden çıkınca bakanlığa gitti. Seherbazlık bürosuna gitti. Zaten ona dünya kupasında ne olur ne olmaz diye gözetmenlik görevi verilmişti. Alice Longbottom ile birlikte. Hogwarts savaşından önce o ve kocası az kalsın felç kalıyorlardı. Son anda müdahale edilmeseydi büyük ihtimalle ölüden farksız olacaklardı.
- Mel, bende seni arıyordum. Ekip gitmeye hazırmış. Evraklarını bırakıp yanımıza gel, dedi Alice arkadaşını görünce gülümseyerek. Melody başıyla onayladı.

Astrid odasından nihayet çıkmıştı. Biraz su içmek için mutfağa giderken salonda babası ve annesiyle konuşan bir adam gördü. Merakına engel olamayarak onları dinlemeye başladı.
- Onu yıllar önce bir başına sokağa terk ettiğinde neredeydiniz bayım? O zaman aklınız neredeydi? dedi Agatha kızgın bir ses tonuyla. Richard karısını onayladı.

- Gerçekleri öğrenince sizden nefret edecek. Ve bana gelecek Cameron. Yani bilirsin kan kanı çeker, dedi adam. Astrid o an ne olduğunun farkına vardı. Evlatlık olduğunu biliyordu ve mektup gelince çok şaşırmıştı ailesiyle birlikte. O Cameron ailesiyle o kadar mutluydu ki hiç biyolojik ailesini merak etmemişti. Ya da onlardan ayrılmaktan korkmuştu. Salona adım attığında adam pişkin pişkin gülerek Astrid'in babasına baktı. Richard, kızına yanına oturmasını işaret etti. Gözlerinde değişik bir duygu karmaşası vardı. En çok da korku. Richard, kızının kendisini terk edeceğinden korkuyordu. Fakat kelimeler boğazından çıkmıyordu, çıkamıyordu. Kocasının bu halini gören Agatha konuşmaya başladı.

- Kızım, bu karşındaki adam senin biyolojik baban. Ne yüzle buraya geldi bilmiyorum ama gelmiş işte, dedi Agatha karşısındaki adama tiksindirici bir ifadeyle baktı.
- Bu güzel yüzümle geldim seni aptal muggle. Ve kızımı götürmeden de gitmeyeceğim. Bu arada ben Lincoln Malfoy, Lucius Malfoy'un kardeşi, Abraxas Malfoy'un oğluyum,  dedi adam. İşte şimdi baba kızın elindeki ipler kopmuştu. İkisi de aynı anda ayağa kalktılar. Sinirlendikleri çok belliydi. Agatha onları geri oturttu.

- Öncelikle annemle böyle  konuşmak sizin haddinize değil. Kızınızı arıyorsanız bu mahalledeki başka evlere bakabilirsiniz. Çünkü bu evde size ait hiçbir şey yok. Ayrıca beni hiç bir yere götüremezsiniz, ben zaten babamla birlikteyim.  Ve kusura bakın ama şahsen ben bir Malfoy olmak istemem, ben bir Cameron'um dedi Astrid soğuk bir sesle. Richard, kızına gururla baktı. Aile olmak için kan bağına değil, gönül bağına ihtiyacınız vardı. Eğer herhangi bir ilişkide gönül bağı yoksa o gerçek bir ilişki değildir, insanların yüzüne oynarsınız sadece. Adam yüzünü buruşturdu.

- Başınıza bela olurum. Sen bir safkansın adın her neyse. Bir safkansın ve bir bulanık ve muggle aynı evde yaşıyorsun. Gerçekten mide bulandırıcı. Malfoylara layık davranmalısın, dedi Lincoln. Astrid alayla babası olduğunu iddia eden adama baktı.
- Malfoylara layık davranmamı mı istiyorsun? Bir dakika hemen geliyorum, dedi Astrid ve mutfağa gitti. Elinde bir bardak şarapla geri döndü. Lincoln, kızın yola geldiğini sanmıştı. Ama olacaklardan habersizdi.
- İşte Malfoylara layık olan budur, dedi Astrid e elindeki şarap dolu bardağı Lincoln'un başından aşağıya döktü. Lincoln neye uğradığını şaşırmıştı. Richard gülümseyerek kızına baktı. Astrid durmadı ve konuştu.

- Bunca zaman beni aramayan bir "babadan" evvimden çekip gitmesini istiyorum. Çıkarların için beni kullanamazsn, dedi Astrid ve Lincoln'e kapıyı gösterdi. Lincoln dişleri arasından konuştu.

- Bu iş burada bitmedi, dedi Linclon. Richard da alaylakonuştu.
- Çok güzel bir ziyaretti Malfoy. Yine bekleriz, dedi Richard alayla. Lincoln gittikten sonra Richard kızın baktı.
- Bize kızdın mı? dedi Richard. Astrid kaşlarını çattı.
- Neden kızayım ki? Kızmam gereken kişi evden gitti. Baba bakma öyle. Beni korumaya çalıştığınızın farkındayım. Tabi söyleyebilirdiniz onun biyolojik olarak akrabam olduğunu. Ne olursa olsun sizi bırakmam ben, dedi Astrid ve annesiyle babasına sımsıkı sarıldı.

- Biz seni evlat edindik, sen yetimhaneye bırakılmıştın. Muggle yetimhanesine. Seni evlat edindikten 3 yıl kadar sonra tekrardan oraya gittim. Halledilmesi gereken bazı evraklar vardı. Sonra bir yetkili orada bana seni bırakan, oraya terk eden kişinin Lincoln Malfoy olduğunu söylediler. Lincoln zekidir, ama bunu sadece kötülüğe yorar. Sanırım sen onun duyulmasını istemediği bir ilişkiden meydana gelmiştin. Bu yüzden de seni bir muggle yetimhanesine terk etmişti. Şuan o kadınla barışmış olmalı ki seni kullanmak istedi. Safkansındır diye düşünüyorum, sonuçta onların kan takıntısı var, dedi Richard.
- Kan statümün ne olduğu zerre kadar umrumda değil. Umrumda olan sizsiniz. Siz benim ailemsiniz. Gerçek ailem, dedi Astrid gülümseyerek. Agatha gözü yaşlı bir şekilde kocası ve kızına bakıyordu.

Gerçekler er geç ortaya çıkardı, ama bu gerçekler insanların daha da kenetlenmesine neden olablirdi. Cameronlar birbirine daha da kenetlenmişlerdi. Fakat bildikleri bir şey vardı ki Lincoln Malfoy isteğini elde etmeden vazgeçmeyecekti. Astrid'deki de inat ya, asla onun yanına geçmeyecekti. Aile olmak için kan bağı yetmezdi. Gönül bağıyla bağlanmış olmanız gerekirdi. Eğer bir ilişkide gönül bağı yoksa o gerçek olamazdı. Sadece kendinizi kandırırdınız.

Evet. Ben bir şey söyleyemiyorum. Richard'ın babalığı, Astrid'in babasına olan aşkı... Yani Astrid'in safkan olması buradan geliyordu, yazayım dedim. Ve birdeee Longbottomlar sağlıklı. Ve sanırım Neville'e bir kız kardeş yarattım. Tam belli değil ama büyük ihtimalle Atlas ile yaşıt olacak. Yani 83'lü. Sizce Neville'ın bir kız kardeşi olmalı mı? Karar veremedim.
İyi okumalarr!

Evans Twins | Sirius Black Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin