Bir buçuk ay.
Bunun yeterli bir süre olacağını düşünmüştü ama aklı başına geldiğinde çoktan yaklaşmış olduğunu fark etti.
Killiton'la yaşadığı olaydan önce Judith, Derrick'in avcılık turnuvasına katılması konusunda endişelenirdi. Ancak Killiton'u nasıl zahmetsizce bastırdığını hatırlayınca fazla endişelenmedi.
Killiton çocukluğundan beri kılıç eğitimi almıştı, bu yüzden kolay kolay alt edilemezdi. Yine de onun çaresiz kaldığını görmek... Beo Dağı vahşi hayvanlarla dolu olsa da, onların Derrick'in büyüsü karşısında sinip kaldıklarını hayal edebiliyordu.
Kendini güvende hisseden Judith, av turnuvasına kadar geçen süreyi öncekinin aksine oldukça rahat geçirdi.
Sanki zevkleri değişmiş gibi birkaç olağandışı değişiklik yaşadı. En önemlisi, eskisinden çok daha fazla uyuyordu.
Bu günlerde genellikle öğleden sonraya kadar uyuyor, sonra zamanını nakış işleyerek ve ara sıra hanımlarla çay partileri düzenleyerek geçiriyordu. Aralarındaki bağı güçlendirmek için sık sık Marchioness Dyer ile buluşuyordu. Evliliğinden bu yana hayatında nadir görülen huzurlu bir dönemdi.
Judith bu kez iki mendil hazırlamaya karar verdi, biri Derrick, diğeri Vincen için. Vincen'in mendilini daha önce olduğu gibi sarı bir kelebekle, Derrick'in mendilini ise onun kırmızı gözlerine baktığında sık sık aklına gelen bir çiçek olan parlak bir gülle süsledi.
Sonunda av turnuvasının yapılacağı gün geldi çattı.
Judith, kan lekelerini göstermeyecek koyu renk bir üniforma giymiş olan Derrick'e baktı.
"Bugün ne yapman gerektiğini biliyorsun, değil mi?"
Geniş omuzlarındaki tozu fırçalayarak kayıtsızca sordu.
Turnuvaya katılma amaçları kazanmak değildi. Derrick turnuvaya katılan Vincen'a göz kulak olmak zorundaydı, Judith ise seyirci koltuklarında Sylvia Wirrel'i gözlemlemek niyetindeydi.
Killiton'un saha dışında kalmasıyla potansiyel Hannibal adayları olarak sadece bu ikisi kalmıştı.
"Elbette."
"İyi olacağını biliyorum ama... Ne olur ne olmaz."
"Ne olur?"
"Sakın yaralanma."
Aşırı endişeli olmamasına rağmen Judith her şeyin olabileceğini bilerek onun yakasına yapıştı ve fısıldadı.
Onun yakasına dokunuşunu takip eden Derrick, beklenmedik bir şey duymuş gibi gözlerini araladı. Dudaklarında bir gülümseme, neredeyse bir kıkırdama belirdi. Onun için gerçekten endişelenip endişelenmediğini sorgulayan bir gülümsemeydi bu.
Derrick aniden onun yanaklarını kavradı ve hiçbir uyarıda bulunmadan onu öptü. Dili içeri daldı, yumuşak iç dudağını gıdıkladı, sonra hızla geri çekildi. Her şey o kadar hızlı olmuştu ki, Derrick'in onun nefesini mi yoksa ruhunu mu aldığını anlayamamıştı.
Zamanında arkalarını dönmemiş olan hizmetkârlar çiftin öpücüğü karşısında şaşkına dönmüş ve hızla gözlerini kaçırmışlardı. Judith dudaklarını kapatarak ona ters ters baktığında Derrick muzipçe kıkırdadı ve odadan ilk çıkan oldu.
Judith kızararak hızla onu takip etti.
***
Judith dışarıya bakmak için arabanın perdelerini geri çekti.
Genelde yasak bölge olduğu için ilk kez Beo Ormanı'nın derinliklerine iniyordu. Normalde engebeli ve düzensiz olan yol, turnuvaya katılan arabaların geçişi için özenle düzenlenmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Duchess and the Devil (NOVEL ÇEVİRİ)
RomanceDört gün önce cenazesi olan kocası Derrick Vaisil aniden hayata geri döndü. Ama bu adam ölmeden öncekinden o kadar farklıydı ki! "Acıktım, karıcığım." Her zaman kaçındığı yemek odasına düzenli olarak gelmekten, "Aynı yatak odasını kullanmaya ne ders...