Hasta

26.6K 1.4K 98
                                        

"Senin küçük bir elvedan böyle büyük bir aşkı bitirebilirmi? Ne sanıyorsun. Bazen bi kaldırım taşı bazen bi sokak çalgıcısı yani sen İstanbulsun. Senin küçük bir elvedan böyle büyük bir aşkı bitirebilirmi? Ne sanıyorsun. Bazen kanlıcı sahili bazen yanlız kız kulesi yani sen İstanbulsun."

Şarkıyı tekrar ederken bir yandan elimdeki kalemi çevirip soruyla göz göze bakısıyordum. Ay 12m sınıf olmak nekadar zor! Yarım saattir soruyla bakısıyordum. 6. Kez şarkı bitip yeni şarkı başladığında yine şarkıyı mırıldaniyordum.
"Ben hadi neyse atlatirimda yerle bir ol sen inşallah!"

Soruya şarkılı bedduamı ettikten sonra test kitabını kapattım ve televizyonun sesini verdim. Koltuğun tepesine çıktım ve bağırarak şarkı söylemeye başladım.

"Adeyyo lalaleyyo Adeyyo lalale. Vurdun  Vurdun hiç acımdan arkamdan. Duydum duydum ne işler dönmüş arkamdan!"

"Dağılmıyor içimdeki duman! Sen istersen yanalım o zaman. Gel artık yok yüreğe dokunan!"

"Kafamda durmadan bağırıp çağıran bir yabancının sesi. Yüzümde kocaman yalandan bir atidepresan gülümsemesi. Böyle gitme nolur böyle gitme nolur! Biraz yanımda otur diyemedim. Başımı yaslasaydım omzuna aglasyadim öpüp koklasaydım yapamadım. Yapmadım utandım!"

Üç şarkıyı bağıra bağıra söyledikten sonra yorulduģumu hissettim ve kendimi koltuğa attım.

Biraz da telefonda ilgilendikten sonra ondan da sıkıldım. Bugün cumartesiydi. Merve ve Mete gezmeye çıkmışlardı. Ben evdeydim. Diğerlerini biliyorum. Oflayarak mutfağa gittim ve bişeyler atıştırıp odama çıktım. Sabahtan beri pijamalarımlaydım. Hızla üzerimi değiştirip aşağıya indim. Telefonumu ve evin anahtarını alıp bahçeye, ordanda Rüzgarların evine geçtim.

Hızla eve girdim ve televizyon izleyen kızlara selam verdim. Rüzgarı Sorduğumda odasında olduğunu öğrendim ve hızla Rüzgarın odasına çıktım. Yavaşça kapıyı açıp içeriye baktım. Ay aşkım benim. Yorganın altına girmiş nasıl da uyuyor. Ama saat 14:30. Nasıl bu saate kadar uyuyabiliyorsun sen ya!? Uyandırmak için yanına gittim ve elimi yanağına koydum. Ay bu çocuk yanıyor!

"Rüzgar! Rüzgar! Hadi uyan bitanem. "

Gözlerini biraz aralasa da tekrar geri kapattı. Hızla üzerindeki yorganı çekip attım. Buz gibi olan Ellerimi Rüzgarın sıcacık yanaklarına koydum. Yüzünü buruşturdu.

"Hadi kalk. Rüzgar öküz gibisin kalk ya!"

Zar zor kaldırdığımda üzerineki kalın kazağı çıkarttım. Hayır tabiki sapık değilim. Sağlık amaçlı bikere.

Rüzgar yorganı yine üzerine çektiğinde küçük bir çocuk gibi azarladim onu.

"Hayır Rüzgar! Bırak şunu! Kime diyorum ben ya!"

Çekleyerek yorganı uzak biryere attım. Bu sefer de Rüzgârın kolundan tutup çekiştirmeye başladım. Zorla banyoya soktum ve soğuk suyu açıp onun üzerine tuttum. Gözleri anında açılırken bana bağırmaya başladı.

"Ece! Siktir! Napiyosun kızım bırak şunu! Ecee!"

" Ne Ece ne?! Yanıyosun gerizekalı!"

Sudan kaçmak tan vazgeçip yere oturdu. Titriyordu. Onu böyle gördükçe çok kötü oluyordum. Üşüdüğü için kollarını etrafına bağlamış ve bir köşede oturmuş titriyordu.

Gözümden bir yaş düştüğünde hızla suyu kapattım ve Rüzgarın yanına gittim. Yanaklarından tutup yüzünü kaldırdım.

"Özür dilerim. Ama hastasın Rüzgar. Gerekliydi. Özür dilerim. Çok özür dilerim."

Onu yerinden kaldırıp odaya götürdüm ve yatağa oturttum. Dolaptan buldugum bir havluyla Rüzgarı kurularken özürlerime devam ettim.

Kurulama işi bittiğinde Rüzgarın ateşine yine baktım. Biraz daha iyiydi.

Rüzgara baktım. Hiç konuşmamıştı. Bonyodakini saymazsak.

"Bak şimdi ben çıkıyım sen de giyin. Giyindikten sonra baba heber ver tamammı."

Kafasını salladığında yavaşça kalktım ve odadan çıktım. Kapının önünde ne kadar bekledim bilmiyorum. Ama beklediğim her dakika Rüzgarın banyodaki hali aklıma geliyordu. Gözlerim dolduğu zaman Yanımdaki kapı açıldı ve Rüzgar göründü. Hızla onun boynuna atarken gözyaşlarını durduramamıştım.

"Özür dilerim Rüzgar. Ama çok hastaydın. Gerçekten yapmam gerekiyordu. "

O da sıkıca bana sarıldığında yavaşça geri geri giderek odaya geri girdi ayağıyla kapıyı kapattıktan sonra beni kapıyla kendi arasına aldı. Hiçkırıklarıma engel olmazken Rüzgar daha sıkı sarıldı bana.

"Şştt! Ağlama! "

"Ama senin çok canın yandı dimi."

"Yanmadı. Ağlama."

Hiçkırıklarım devam ederken Rüzgar çenemden tutarak yüzümü kaldırdı. Sıcak dudaklarını dudaklarıma kapattıgında gözlerimi kapattım.

Yavaş ve sakinleştirmeye çalışır gibi öpüyordu. Ara ara Hiçkırıklarım devam ederken bir süre sonra kesilmiş ve yerini iç çekişler almıştı.

Yavaş hareketlerle geri çekilirken Gözlerimin ta en içine bakıyordu.

"Sen benim canımı yakmazsın. Ki bu durumda sana teşekkür etmem gerekiyor değil mi?"

Ufak bir tebessüm ederken ben konuştum.

"Rica ederim her zman. Hem senin hatunun olarak benim yapmam gerekiyor dimi."

O da gülerken devam etti.

"Kesinlikle."

Ve birkez daha dudaklarıma kapandı.

YAN KOMŞUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin