Piknik

40.4K 1.9K 55
                                    

İyi okumalar. Umarım beğenirsiniz. :*

Rüzgar Otuz iki diş gülümseyerek doğruldu ve bana elini uzattı. Ben de gülümseyerek elini tuttum ve tezgahtan atladım. Beraber mutfakta ki hazırladığımız eşyaları aldık. En son kapıyı kilitleyip bahçeden çıktık. Kapının önünde bizi bekleyen yakışıklı arabaya eşyaları yerleştirdik ve Sedayı beklemeye başladık.

Sonunda o da evin kapısını kilitleyip geldiğinde yola çıkmıştık. Önde biz arkada Mete ler gidiyorduk. Rüzgar ve ben önde Seda arkada oturuyorduk. Rüzgar kısa bir süre bize bakıp önüne döndü ve konuşmaya başladı.

"Kızlar piknik için nereye gidelim?"
Ben omuz silkip 
"Valla ben izmire yabancıyım. "
Daha sonra Seda lafa atladı
"Bizim bahçeye gidelim. "
"Tamamdır."

Arabanın hızını biraz daha arttırarak yola devam etti.
Yol boyunca seda ile okuldakilerin dedikodusunu yaptık. Rüzgar da bazı benzetmelerimize gülümsemişti.

Son Sınavlarımız bitmişti ve okullarin kapanmasına bir hafta kalmıştı. Yaz tatilinde Merve ve benim eve dönme ihtimalimiz de vardı. Açıkçası eve geri dönmek istemiyordum. Burada daha mutluydum. Off eve gitmek aklıma geldiği zaman hep daraliyordum. Şu an olduğu gibi. Neyse kapatalım bence konuyu.

Sonunda bahçe denilen yere vardığımızda teker teker arabalardan indik ve büsbüyük olan ağaçların arasındaki geniş boşluğa yerleştik. Bahar geldiği için ağaçlar çiçek açmıştı. Hafif esen rüzgar yaprakları sallandiriyor ve bunun sonucunda ortaya huzur veren hışırtılar çıkıyordu. Burası cidden harikaydı. Ve en güzel yanı da Bizden başka kimse yoktu.

Rüzgar ve Mete biraz çalı çırpı toplamaya gitmişlerdi. E biz de boş durmuyorduk. Hazırladığımız piknik sepetinin içinden çekirdek almış ve vazgeçilmez dedikodulardan birini yapıyorduk.

Okullar kapandıktan iki gün sonra tüm 11. Sınıflar arasında bir balo düzenlenicekmis. Açıkçası hem gidelim var hem de yok. Oraya gidersem bol bol taş kesebilirim. Ama bir yandan da saç makyaj ve elbise için para harcamam lazım. Cimri biriyim ben yapmayin bunu bana.

Aklıma gelen soruyla yine kızlara döndüm ve konuşmaya başladım
"Burası sizin mi? Bizim bahçe falan dediniz de."
"Bizim değil. Ama bizim de sayılır. Burası Metenin dedesinin. Çok güzel dimi. Buraya kolay kolay kimse giremiyor. Dedesi burayı biz daha çok küçükken Mete ye vermiş. O ölünce burası ve birkaç ev-yani saray yavrusu da Mete ye kalıcak. "

Sedanın verdiği cevapla kafamı anladım dercesine salladım. Bu sefer Merve sordu.

"Adamın başka torunu mu yokmuş? "
Bu sefer Alara cevap verdi
"Var tabiki ama hiçbiri dedesinin yanına uğramaz. Uğramayı bırak bir kere dahi arayıp sormazlar. Bu yüzden dedesi Meteyi çok sever. "
"Ben de onu çok seviyorum."

Metenin cevabıyla geldiklerini anladım. Ardından onlar da yanımıza geldiler ve sohbete devam ettik.

"Ne kadar şanslısın. Ben dedemi toplasan iki kere gòrmüşümdür. Adam yerinde durmuyo. Dünya turu yapıyor mübarek. Öldümü kaldımı hiç haberim yok valla. (Merve)"
"Valla ben ailemin yanına gittikçe uğruyorum yanına. İyilik de yaramıyo ya. Ne zaman yanına gitsem bide beni azalıyo. (Alara)"
"Benimki sizlere ömür. (Seda)"
"Aynen. "
"Benim dedem yaşıyor ama daha önce hiç görmedim. Sadece bir kere telefonda konuşmuştum o kadar. (Rüzgar)"

Ve biraz daha ailelerden bahsettik ten sonra Mete ve Rüzgar mangal başına gittiler. Biz de getirdiğimiz eşyaları hazırlamaya başladık. Bir süre sonra karnımızı doyurduk ve biraz daha konuşup toparlandık. Tam gidecekken aklıma birsey geldi ve istem dışı bağırdım.

"Durun!"
Hepsi bana döndüğünde devam ettim.
"Fotoğraf cekmedik. "

Rüzgar ve Mete gözlerini devirirken kızlar saçlarını düzeltmeye başlamışlardı. Sonunda herkes hazır olduğunda bol bol resim çektik ve yola çıktık.

Eve geldiğimizde yorgunluktan ölüyordum. Kendimi direk koltuklardan birine attım ve telefonuma uzandım. İnstagrama bugün çektiğimiz resimlerden birini attım ve Telefonumu da alıp odama çıktım.

Saat 19:54. Karnım toktu. Yapacak birsey bulamadığımdan kendimi duşa attım. Yarım saatlik bir duşun ardından biraz saç ve yüz bakımı yaptım ve giyinip odama geçtim.

Yatağa sırt üstü uzanıp yine telefonuma uzandım. Galeriye girdim ve bugün çektiğimiz fotoğraflara baktım. İlk sırada hepimizin olduğu bir fotoğraf vardı. Hepimiz kocaman gülümsemiştik. İkinci resimde sadece kızlar olarak ağacın altına oturmuş ve yine dişlerimizi göstererek gülümsüyorduk. Üçüncü resimde Merve ve Mete vardı. Kol kola girmislerdi ve birbirleriyle konuşurken çekmiştim. Habersiz çekim yani. Dördüncü resimde ise Alara ve Seda vardı. Birbirlerine sarılmış ve kameraya gulumsuyorlardi. Beşinci resimde ben ve Rüzgar vardık. Bi dakka ya ben bu resmi çektiğimizi hatırlamıyorum.
Yine ağacın altına oturmuş ve Rüzgarla beraber birbirimize bakıp gülüyoruk. Açıkçası bu resim çok güzeldi. Hafif esen rüzgar nedeniyle saçlarımın bir kısmı havada uçuyordu. Rüzgarla beraber çok içten gülümsüyorduk. Neyse işte. Ve bunlar gibi bir sürü resim daha vardı.

Resimlere bakmaktan sıkıldığımda saat 20:30 du. Yapacak birsey bulamadığım için salona indim ve televizyonu açtım. Bak icat hicbirsey bulamadığımda da kapatıp Mervenin odasına çıktım. Kapısını aralayıp baktığımda da uyuduğunu gördüm ve içeri girip üstünü örttüm.  Yavaş ve sessiz adımlarla dışarı çıkıp kapıyı kapattım ve ben de odama geçtim.

Yapacak birsey bulamadığım için de ben de uyumaya karar verdim ve kendimi yatağıma bıraktım.

.......................

Umarım salı günü görüşmek üzere. :))

YAN KOMŞUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin