Elif ten
Sabah saat 06:00 da kalkmıştım. Bugün Berkenin sekreteri olacaktım. Tam olarak ne yapacağımı bilmiyordum. Ama inat etmiştim bir kere. Yapardım.
Berkelerin Holdingine girişim 06:30 da olmuştu. Kendimi acayip havaya sokmuştum. Ne güzeldi bir iş kadını olmak. Acayip bir havanız oluyordu. Hele bir de patron olursan ne kadar harika olur. Neyse o da başka sefere. Bu seferlik sekreterlikle idare edecektim.
En üst kata çıktığımda tamamen bomboştu. Saat altı olana kadar sekreterin masasına kurulup bekledim. Birkaç kişi gelip gitti. Saat 07:00 oldu Berke hâlâ gelmedi. Bekledim sabırla. Saat 08:00 oldunca sıkıldığımı hissettim ve Berkenin odasına girdim. Odası boydan boya camla kaplıydı ve sanki bütün şehir ayaklarınızın altındaydı. Bu... Ah! Harikaydı.
Ben Berkenin koltuğuna oturmuş bir yandan manzarayı izleyip bir yandan boş A4 kâğıtlarına kendi çapımda resimler çizerken saat 09:00 ı bulmuştu. Artık dayanamayıp Berkeyi arayacaktim ki Berkenin odaya dalması bir oldu. Ben de boş dururmuyum hemen başladım tabiki dırdıra.
"Ay Berke nerdesin sen ya! Bana 7 de burda ol dedin kendin 9 da geldin. Olmaz ama böyle söyleyeyim!"
"Aman be kızım uyuyakalmışım işte. Hem sen sıkılmadın değil mi?"
"Biraz. Ama canım sıkılınca senin odana girdim... şey kızdınmı?"
"Hayır tabiki niye kızayım? Sen yabancı misin? "
"Tabiki değilim. Kızamazsın."
Bu tepkime karşılık güldü ve yanıma gelip masaya yaslandı. Ben hâlâ koltukta oturuyordum.
"Eee nasıl buldun iş ortamını?"
"Ya Berke sen manyak falansın herhalde. Ben bayıldım buraya. Ne kadar da güzel. Hele manzarası muazzam!"
Sırıttı ve devam etti.
"Umarim iş yaparken de bu kadar heyecanlı ve mutlu olursun."
"Olurum tabii. Ee bugün ne yapıyoruz?"
"İki taplantimiz var. Ardından da birkaç dosya işi falan. Hazırmısın sen?"
"Tabikii."
Güldü. Güldüm.
Ve böylelikle ilk iş serüvenim başladı.
.....
Tamam kabul bu iş gerçekten çok enerji istiyordu. Gün boyunca bir oraya bir buraya koşuşturmaktan ayaklarıma kara sular inmişti. Hele o dosyalar daha bir beterdi. Okuya okuya inceleye inceleye gözlerim resmen jöle gibi eriyip kaybolmuştu. Ama bunların yanında ben çalışmayı sevmiştim. Hele böyle patronum olunca daha bir ısınmıştım işe. Berke sürekli şikayet ediyor yakınıyor kaytarmaya çalışıyordu. Ama tabiki ben buna izin vermiyordum. Gün boyunca sadece bir kez ara vermiştik. O da öğle yemeği içindi. Yemeğimizi yer yemez hemen geri dönmüş ve kaldığımız yerden devam etmiştik. İki taplantiya girmiştik. Bu toplantılara ben sadece önemli yerleri not almış ve dikkatle dilemiştim. Konuşmayı tabiki Berke yapmıştı. O kadar akıcı ve kesin konuşuyordu ki şaşırmadan edememiştim. Bizim Berke ve ciddiyet.
Şu an son dosyaları gözden geçiriyorduk. Saat 22:43 tü. Berke derin bir nefes aldı ve dosyayı masanın üzerine attı. Koltuğuna yaslandı. Kafasını geri atıp gözlerini kapattı. Onun bu haline acıyıp yerimden kalktım. Masanın çevresini dolaştım ve manzarayı arkama alacak şekilde Berkenin arkasına geçtim. Ellerimi şakaklarına yerleştirdim ve yavaşça ovmaya başladım. Bir an irkilse de gözlerini açmadı ve koltukta iyice yayıldı. Sessiz bir sesle konuştum.
"Bence bu kadar yeter. Resmen senin iki günlük işini bir günde hallettik."
O da benim gibi kısık bir sesle gözlerini açmadan cevap verdi.
"Aynen. Sen nasıl buldun ilk iş gününü?"
"Güzeldi. Ben çok eğlendim. "
"Hastasın sen. "
Sadece güldüm. Masaja birazdaha devam ettikten sonra Ellerimi çektim ve manzaraya dönüp bol bol baktım. Hava kararmıştı. Karanlıģı Caddenin, apartmanların, kafelerin, dükkanların ışıkları süslüyordü.
"Bak Berke. Okulda bu manzarayı bulamazsın işte."
Ardından arkadan belime dolanan ellerle dondum kaldım.
Ben kıpırdamazken o belimi daha sıkı sardı ve çenesini omzuma koyup benim gibi manzaraya baktı.
Kalbim bir anda teklediginde yutkunmadan edemedim. Sıcak mi bastı ne?
Derin bir nefes aldı ve nefesini geri bırakırken 'çok güzel' diye fısıldadı.
Ne diyeceğimi bilmeden konuştum.
"Şeyyy... geç oldu. Ben artık eve gitmeliyim. ""Ben bırakırım." Dedi ve ayrıldık. Holdingte tek tük insanlar ve korumalar kalmıştı.
Sessiz bir araba yolculuğundan sonra eve varmistik sonunda. Ben 'iyi geceler' dileyip arabadan inecekken konuştu.
"Bugün için Sağol Elif. Güzel bir gündü. Öyle herzamanki gibi sıkılmadım yani. Yine beklerim."
"Rica ederim. Ben de çok eğlendim. Ve merak etme yine gelicem. "
Gülümsedik önce birbirimize sonra mal mal sırıttığımizı ilk fark eden ben olarak kendimi toparladım ve 'iyigeceler' deyip indim arabadan.
Ne gündü ama?!
Kısa biliyorum. Ama lütfen anlayın beni. Fazla zamanım olmuyor. Zamanım oldukça yazıyorum. Sonra görüşmek üzere 😘
NOT: Bu bölum tam 00:00 da yayınlanmıştır.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAN KOMŞUM
Teen FictionEce on yedi yaşında bir genç kız. Herkes gibi o da bir okulda okuyor ve o da okulunki yakışıklı bir çocuğa aşık olabiliyor. Ancak bir gün okulundaki büyük yangın ve babasının işi yüzünden yeni bir okula gitmesi gereklidir. Bu nedenle en yakin arkad...