BU ROMAN TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜ OLUP GERÇEK VEYA TÜZEL KİŞİLERLE HİÇ BİR ALAKASI YOKTUR.
Soğuk bir ıslık sesi kulaklarına sinsice dolarken inledi.
Lanet olsun...
Anlaşılan yine camı kapatamadan uyuyakalmıştı. Karmaşa ve koşuşturma ile geçecek yeni bir günde, tutulan kasları bu unutkanlığının acısını fena çıkartacaktı.
Yine...
Sigarayı bırakacağına bir kez daha yemin etti.
Pencereyi kapatmak ve hiç olmazsa bir kaç dakikacık yorganın altında ısınabilmek için harekete geçti ve dehşetle içini çekti.
Kıpırdayamıyordu...
Kıpırdamak ne kelime hiçbir şey hissedemiyordu. Bir gece cam açık uyudu diye vücudu bu kadar tutulur muydu ya? Hiç sanmıyordu. Peki ya felç? İmkansız... Bütün dikkatini toplayarak hareket etmeye çalıştı. Yapamadı. Göz kapaklarına bile hükmedememişti.
İçinde yükselmeye başlayan paniği bastırmaya çalışırken rüyada olmalıyım diye düşündü. Rüya olmalıydı. Karabasan... Daha önce de olmuştu ve zorla da olsa uyanmıştı. Bağırmayı denedi. O garip, ter içinde bırakan ve kalbini neredeyse durdurma noktasına gelecek kadar hızla çarptıran kabuslardan hep bu sayede uyanabilmişti. İçine olabildiğince nefes çekerek çığlık atmaya çalıştı. Ancak dudaklarından çıkan zayıf bir inilti oldu. Buna da şükür... En azından nefes alabiliyor ve duyabiliyordu.
Hareket etmekten vazgeçerek bir süre etrafı dinledi. Kendisine yardımcı olacak veya en azından başına ne geldiğini anlayabileceği bir ses duymayı bekledi.
Sessizlik...
Sessizlik ve arkasından garip bir uğultu... Bunu uyandığı sırada da duyduğunu anımsadı. Rüzgar mı..? Bu mevsimde böyle bir rüzgar. Tamam, hava geceleri artık soğumaya başlamıştı ama...
Tiz, arada dalgalanarak gelen bu ıslık sesi daha önce duyduklarına hiç benzemiyordu. Üstelik her gün hava durumunu dikkatle takip ederdi. Hatırladığı kadarıyla böyle bir olasılıktan bahsedilmemişti. Hikmet Hanım'ın her sabah neden sürekli bunu sorduğunu hiçbir zaman anlayamamıştı üstelik. Loş bir odada yatağa bağlı, yaşlı bir kadının hava durumuyla ne ilgisi olurdu ki? Yaşama tutkusu..? Hayata bağlı olduğunu ispatlama çabası..? Veya sadece öz halası tarafından bile besleme muamelesi gören bir yetime haddini bildirme sevdası mı..?
Her gün nerdeyse yirmi dört saat onu beslemek, yıkamak, altını değiştirmek yetmemişti. Hayır, asla yetmemişti. Asla... Ne kadar beceriksiz olduğunu duymaya alışmıştı alışmasına ama her seferinde canı daha fazla yanıyordu sanki. Çünkü yaptığı en ufak bir hata bile hep aynı bahaneyle eleştiriliyordu. Soysuz kadın... Kaşığı fazla mı doldurdu, yemek biraz sıcak mıydı, suyu vermek için geç mi kalmıştı? Sebep belli... Soysuz bir kadının çocuğundan başka ne beklenirdi ki?
Bazen o kadar paran olmasaydı bu evde zor kalırdın diye bağırmak istese de bunu hiç yapamamıştı. Bu da anası yüzündendi. Halasını örnek alıp fahişe diyerek ayıpladığı, hakaret ettiği o şefkatli, sevgili kadından kendisine kalanlar. Merhamet, sabır, iyi niyet, acıma... Ama Hikmet Hanım o kocaman yatağın içinde o kadar çaresiz görünüyordu ki, ne zaman şikayetlerini duysa dilinin ucuna kadar gelen acı sözleri söyleyemiyordu bir türlü.
Gerçi son zamanlarda yaşlı kadın bu huyundan vazgeçer gibi olmuştu. Hastalığı ağırlaştığından mı yoksa her şeye rağmen genç kızın sessiz kalması artık eğlenceli olmadığından mı bilemiyordu. Bunun böyle sürmesi için her gün dua ediyordu genç kız. Her gün... Halasının ya da iki kuzeninin davranışları yetip artıyordu zaten. Şimdi de onlardan biri başında bağırmaya başlamadan kalkmalıydı bu yataktan. Bu halinin üstüne bir de şiddeti arttıkça tizleşen seslere tahammülü olacağını sanmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soğuk Ateş - Neva (Tamamlandı)
Ficción GeneralAyrı dünyaların insanlarıydılar. Ama kader farklı düşünüyordu...