-Esendal85'e ithaf edilmiştir-
Gülperi Taşkın basın toplantısına başlarken kısa bir duyuru olacağını, sonrasında ise soru almayacağını kesin bir dille belirtmişti. Buna rağmen konuşması bittiği an muhabirler derin bir uğultunun eşliğinde ardı ardına mikrofonlarını uzatmaya başlamıştı bile.
Toplantı süresince yanında sessizce oturan Melike ile birlikte ayrılmak için ayaklanan yaşlı kadının ardından aç bir çekirge sürüsü gibi koştururken homurtu halinde çıkan seslerine devrilen sandalyelerin gümbürtüsü ve patlayan flaşların vızıltısı eşlik ediyordu.
Yaşanan izdihamdan dolayı içten içe küfretmekten kendini alamadı Arif. Birbiri ardına çakan flaşlardan gözleri yorulmuştu. Üstelik heyecanlı bir kalabalık onu yutmaya hazırlanırken kimseyi koruyamazdı. Gülperi'yle birlikte çıkışa doğru ilerleyen Melike'nin önüne geçmeye karar verdi. Ancak daha bir adım atmıştı ki heyecanlı bir kadın muhabir adeta genç kızın üstüne çıktı.
"Babanızın öcünü ne zaman alacaksınız Melike Hanım?"
Kadının sorusu geniş salonda girdap gibi dönen uğultuyu bir anda kesti. Melike daha işittiği şeyin dehşetini bile yaşamaya fırsat bulamadan benzer sorular yağmur gibi inmeye başladı.
"Zanlı hala bulunamadı, acaba..?"
"İşin çoktan bitirildiği doğru mu?"
"Bir infazdan bahsediliyor, bu konuda..?"
Gülperi öfkeyle atıldı ancak iyice zıvanadan çıkan Arif ondan daha önce davranmıştı. Acımasız sorular birbiri ardına patlarken hem söylenenlerin hem de çakıp sönen flaşların etkisiyle olduğu yerde donup kalan genç kızın önüne geçti. Yüzü öfkeyle çarpılmıştı. Gözlerinden cehennem alevleri saçılıyordu. İlk soruyu soran ve sanki iyi bir marifet sergilemiş gibi hala elinde uzattığı mikrofonla bekleyen kadına "Düzeltin ve bir daha sorun." dedi buz gibi bir sesle. Genç adama büyülenmiş gibi bakan kadın korkuyla irkilirken "Ya da..." diye tısladı Arif. "Siz bundan sonra ağzınızı dahi açmayın."
İri cüssesiyle Melike'yi meraklı gözlerden nispeten koruyacak şekilde olduğu yerde dimdik, bir savaşçı edasıyla duruyordu genç adam. Daha ilk kelimesinde kulakları sağır eden gürültü kesilmiş, tamamladığında ise vızıldayan flaşlar da durulmuştu.
Nihayet ortalık sessizleşince rahat bir nefes aldı Arif. Arkasından da Melike'yi dirseğinden tutarak salonun yan tarafındaki özel çıkışa doğru yönlendirdi. Gülperi pek belli etmemesine rağmen genç adamın hareketinden dolayı memnundu. Büyük bir arbede olacağını tabi ki biliyordu ama hiç bu derece gürültü kopacağını ya da bu şekilde edepsizce soruların geleceğini hesaplayamamıştı.
Özel çıkışın yanında saygıyla bekleyen genç güvenlik görevlisi perdeyi çekip önemli misafirlerini geçirmeye hazırlandığı an bir öncekinden daha güçlü bir uğultu çalkalandı salonda.
"Melike Hanım yanınızdaki adam kim?"
"Alıştığımız korumalara pek benzemiyor, yoksa..?"
Benzer sorular gelmeye devam ederken Melike şaşkın şaşkın bakakalmıştı. Gülperi sinirlenmiş, Arif ise nedense ifadesiz görünmeyi tercih etmişti. Üçünden de ses çıkmayınca Gülperi'nin iş bilir sekreteri söylenircesine karşılık verdi. "Hanımefendi babasının yasını tutuyor, lütfen."
Kadının sesi şiddeti gittikçe artan mırıltılar arasında adeta kayboldu. Gülperi geriden bir yerden "Kocası filan mı acaba?" diye soran sesi duyduğunda istemeden de olsa döndü. Ani hareketi meraklı kalabalıkta geniş bir dalgalanmaya yol açmıştı. Mikrofonlar bir anda tekrar uzanmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soğuk Ateş - Neva (Tamamlandı)
Ficção GeralAyrı dünyaların insanlarıydılar. Ama kader farklı düşünüyordu...